Ne garip adadır şu güzel adamız, her tarafı saf ve bakir olan toprak parçamız. İnsanları kendine çeken denizi farklıdır. Dünyada bu kadar doğal bir güzellik başka bir yerde bulamazsınız. Nüfus yapısına göre istatistiklerde, dünyanın en çok avcısı ve av köpeği de buradadır. Bu kadar güzel üzüm başka nerede bulunur? Hele de hellimi, molahiyası, saymakla bitmez lezzetleri. Bunları hiçbir yerde bulamazsınız, sadece bize ait güzelliklerdir.

Tüm dünya bir yana, Kıbrıs bir yanadır benim için. Kader burada etraflıca sarmıştır bizleri. Biraz da bizler kabullenmişizdir kaderciliği. Hep boş vermiş ve kader demişizdir. Oysa madem kaderdir, ölümü yatıp beklemek mi lazımdır? Burada olup bitene sessiz ve duyarsız kalmışız. Ya kaderciliktir, ya güçsüzlük, ya da usanmışlıktır. Ne bekliyoruz ki? Onurlu ve dürüst yaşam kaderimiz olmalıdır. Yıllardır yeşili tüketip, her şeyi yok etmeyi nasıl başardık, hiç düşündünüz mü?
Bizler esasen burada birbirimizi kandırıyoruz ve gerçeklerden kaçıyoruz, o gerçekler ki, üzerine gidildiğinde, kader olmadığını anlarız ve eyvah deriz. Tükeniyoruz değerli okurlar, dirhem dirhem ve usulca, sessiz, kimsesiz.

Kader değil bu bilesiniz. Birileri öyle istiyor. Bizi tüketip, kendileri KKTC’nin sahibi olmak istiyor. Halk olmasın, hep ben ve benimkiler kazansın. Burada sana yaşamaya yer yok. Her şey onlarındır. En büyük milliyetçi onlar, en büyük solcu onlar, en büyük siyasetçi onlar. Onlarınki biraz da Nazım’ın dediği gibi, soframıza ve ekmeğimize göz koyanlar. Onlar güzel adamızı yaşamaz kılarak bizleri göçe zorlayan ve bizleri bilmediğimiz diyarlara sürükleyen. Dili, dini farklı, kültürü farklı ellere bizi çalışmak için, ekmek için, gelecek için bizleri muhtaç eden kimler?

Bu yapı, bu düzen sahtedir. İnsanların yalanlarla oylarını aldıktan sonra, kendileri için çalışan ve halka hizmeti sunmayıp, halkın imkanları ile siyaset yapanlardır onlar. Şimdi de kader deyin, şimdi de ben oy vermedim deyin. Hepimiz suçluyuz bu devletçilik oyununda ve birbirimizi kandırıyoruz.
Herkese iş, herkese aş, herkese gelecek nasıl verecekler? Bu yapı ile aydınlık yarınları nasıl kuracağız? Gelecek de bir gün gelecek diye bekleyelim bakalım, neyi bekleyeceğiz. Kim bu ülke için doğru şeyler yapacak? Sistemsizlik, kuralsızlık, adaletsizlik diz boyu. Adalet bakansız, neyi eşitleyeceğiz. Bu kadar ciddiyetsizlik olabilir mi? Herkesin yaptığı yanına kar kalan kuralsızlıklar ülkeyi sarmışken, hangi doğru icraatı alkışlayalım ki? Güç ve iktidar olmak zor iştir, fakat öyle de kolaylaştırır her şeyi, aklımız ermez. Akıllı insanlar başkalarının aklını da kullanarak, kenara çekilip seyre dururlar. Acımasızca, halkın gözüne baka baka eğer birileri yalan söyleyip, halkı kandırıyorsa, buna da saflık denmez herhalde.

Batmamış bir yerimiz yok ki onu örnek gösterelim. KTHY, ETİ, kitlerin durumu ortada. Nasıl batırdık, hiç düşündünüz mü? Başkasının koyunlarını birisi ıslık çalarak bekliyor mu, nedir? Ellerini ceplerine sokmaya seçilmişler sadece. Halkın imkanlarını kullanarak devletçilik oynamalarına ne demeli? Halk kimsenin umurunda değil. Herkes kendine çalışıyor.

Ya bir kahraman yaratıp, onun peşine düşeceğiz hep beraber, ya da topluca mutsuz bir toplum olarak öyle savrulup ölümü bekleyeceğiz. Benim yapacak işlerim ve umutlarım var geleceğe dair. Sizlerin de gelecek kaygısı varsa, kıvılcımlar olup, geleceğimize sahip çıkalım. Fakat önce Kıbrıs’a sahip çıkalım. Kim bizi bölüp yönetiyorsa, ve bunlar da bu ülkede parti ise, ki bu hangi parti olursa olsun, bu adayı bu hale getirdiler.
Bu toplum yeni umut ve liderler ortaya atabilmelidir. Ben halka güveniyorum. Değiştirmeyi öğrendik artık. Sıra bu eski düşünceye sahip kişileri silmekten geçiyor. Yeni ve temiz bir KKTC yaratabilmeliyiz, yoksa sonumuz partiler arası kavgalara dayalı geçecek. Koltuk davası ve çıkarlar çatışmasına alet olmayalım. Yok olmak böyle bir şeydir işte. Gelecek ve güzel günleri erteleyerek beklemekle olmuyor anlaşılan.