Havadis Gazetesi’nin nasıl kurulduğunu hepimiz biliriz…

Kıbrıs Gazetesi’nde çalışan bazı meslektaşlarımız yönetimle anlaşamayınca gazeteden topluca istifa ederek Havadis Gazetesi’ni hayata geçirdiler!

Hele de ilk yıllarda bunun çok tartışması yaşandı…

Karşılıklı suçlamalar, bazı yanlış ya da doğru iddialar ve atışmalar!

Sonuçta o veya bu, Havadis iddialı bir gazete olarak yayınını başarılı bir şekilde sürdürüyor…

Bizim için ne kadar uzun ömürlü ve kaliteli gazete o kadar çok basın emekçisinin istihdamı demektir!

Zira üniversitelerin iletişim bölümünden mezun olup mesleğini yapmayan çok sayıda genç var bu ülkede…

Bu arada meslektaşların arasında kazanç konusunda bir adalet olmadığı da başka bir tartışma konusudur!

Havadis Gazetesi’nin dünkü manşet haberi…

Yılların gazetecisi Başaran Düzgün gazeteye gelen haciz memurlarını köşesine taşımış bunu da manşet olarak belirlemiş!

Bir kere o duyguları ancak yaşayan bilir…

Gazetede çalıştığınız bir anda kapıdan haciz memurları gelecek ve altınızdaki koltuk, önünüzdeki bilgisayar dahil hepsini kayıt altına alacak…

Mahkeme kararının tespit ettiği tazminat cezası ödenmediği için!

Ceza karşılığı da 20 Bin TL kadar…

Ahım şahım bir rakam değil!

Normalde belki öder ve kurtulursun da burada konu bu değil…

Kim olsa da bunu gurur meselesi yapar!

Gazete yöneticileri de haklı olarak yapmış zaten…

İstinafa gideceksin, sonuçlanmadan kapına haciz memuru gönderecekler!

Kim bunu hazmedebilir ki?

Burada mahkeme kararını filan tartışacak ya da itiraz edecek değiliz…

Hukukun üstünlüğüne inanlardanız çünkü!

Ama mahkemeye veren zatın burada çok da iyi niyetli olmadığı söylemek durumundayız…

Niye böyle düşünüyoruz?

Çünkü burada Havadis Gazetesi, kurulduğu yıllarda yapılan tartışmalara kurban edilmiştir…

İntikam gibi yani!

Eski hesaplaşmaların yıllan sonra ortaya dökülmesi meselesidir bu…

Peki niye iyi niyetli olarak görmeyiz?

Çünkü Havadis’in yıllar önce yaptığı haber her ne kadar o dönem iki gazete arasındaki sürtüşmenin bir neticesi olarak yapılsa da haberi yapan gazete değil Türkiye’deki başka gazetelerdir…

Havadis’in de yaptığı sadece bizlerin de zaman zaman yaptığı iktibastan öte bir şey değildir!

O zaman davacı Bilge Nevzat’a şu soruyu sormamız gerek…

Hadi haberi iktibas eden Havadis’i mahkemeye verdiniz, ardından haciz memuru da gönderdiniz de haberin aslını yapan Türkiye’deki gazeteler için de hukuk mücadelesi başlattınız mı?

Öyle olsaydı duyardık zaten!

Ama belli ki bu konuda davalı tarafı kendinde o gücü görmediği için haberin asıl kaynağını mahkemeye vermek yerine haberi iktibas edeni vermeyi tercih etmiştir…

Bunu da etik bulmamızı kimse beklemesin bizden!

Yine de bizim derdimiz Kıbrıs ile Havadis arasında yaşanan sürtüşmeler filan değildir…

Çünkü her iki gazetede de çok sayıda değerli basın emekçisi istihdam edilmekte bu da mesleğin gelişmesi için önemlidir…

Bu arada asıl değinmek istediğimiz, basının şamar oğlanına döndürülmek istenmesidir…

Basın üzerinde korku bulutları yaratmaya çalışmak!

Bu belki bir takım hesaplama içinde olanların işine gelebilir ama bu mesleği yapanların ya da yapmak isteyenlerin asla değil…

İşin daha da kötüsü var!

Ülke geneline hızla yayılan sevgisizlik bizim meslekte de fazlasıyla görülmektedir…

Bırakın basın organları ya da mensupları arasındaki sürtüşmeleri, gerektiğinde birbirine sahip çıkamama gibi kötü bir huyumuz var bizim!

Buna ne yazık ki basın örgütleri de dahildir…

Ve günün sonunda da kendi elimizle kendimizin şamar oğlanı yapılması için hep birlikte büyük çaba sarf ediyoruz!

En üzüldüğümüz nokta da budur zaten…

“Hamam aynı tas değişecek…”

“Döviz düştüğü halde fiyatların yüksek olmasına şaşırıyoruz... 
Demek ki neymiş; "mesele para birimi", "ithal kriz", "konu siyasi" vs değilmiş... Mesele bal gibi de ekonominin yapısal sorunları ile ilgiliymiş... Kapitalizmin dünya ölçeğinde geçmekte olduğu sürecin, bizimki gibi kırılgan ekonomilere yansıma biçimiymiş... 
Bu durumda yapılacak şey: Orta ve uzun vadede ekonominin kırılganlaşmasına sebep olan üretim dışılığın giderilmesi; kısa vadede ise özel sektör çalışanları, küçük esnaf ve küçük üreticiyi destekleyecek tercihlerle krizin bedelini asalak ultra zenginlere ödetecek politik tercihlerin uygulanmasıdır...
Sınıfları inkar ederek atılacak federasyon sloganları ile (60 yıldır olduğu gibi) barışa da ulaşılamaz ama de ki ulaşıldı, o barış da emekten yana bir federasyon değil; federalizmin liberal versiyonu olur... Emekçi için özet: "hamam aynı kalacak, sadece tas değişecek"

(Münür RAHVANCIOĞLU)

Sadece Merak İşte?

Meslek örgütleri uyuyor mu?

Bir gazetemiz manşetini gelen hacizcilere ayırıyor…

Hem de detayları da paylaşarak!

Ama bakıyoruz ki gün boyunda bizim mangalda kül bırakmayan meslek örgütlerinden tek bir açıklama yok…

Her şeye burnumuzu sokarız ama!

İş meslektaşlara sahip çıkma geldi mi devekuşu gibiyiz…

Ve biz kesinlikle adam olmayız!

Yüzde 40 ne düşünüyor?

UBP kurultay için genel başkan anketleri yayınlanıyor…

Ve yüzde 40 gibi müthiş bir kararsız kitlesi!

Ya renklerini belli etmek istemiyorlar…

Ya da kafaları bir hayli karışık!

Bu da demektir ki UBP’de yarış daha yeni başlıyor…

Ve her türlü sonuca da gebe bir şekilde!

Meyhanede bağış…

Aslında çok da can sıkıcı bir durum…

Herhangi bir eğlence merkezi ya da meyhanede demleniyorsunuz.

Kapıdan birkaç kişi girip ellerindeki makbuzu size uzatıp yardım istiyorlar!

Ya da bilet satıyorlar…

Ve siz bunların ne kadar doğru kullanılacağını bilmeden, sırf geri çevirmemek için bağışta bulunuyorsunuz!

Duygusal sömürüden başka bir şey değil…

Para sanal bette olunca…

Bizim ülkede sanal bet yasal mı?

Birkaç kişiye bu konuda izin verildiğini biliyoruz da…

Bu işi bir çok kişinin yaptığını da ayrı olarak biliyoruz!

Hem de kelli felli insanlar bunlar…

Tamamen gayrı yasal!

Bir şekilde vatandaşın da enayiliği yüzünden götürüyorlar parayı…

Çünkü artık devir illegal para kazanma devri!

MESAJ KUTUSU

Sayın Bilge NEVZAT, bir gazeteye haciz memuru göndermek konusunda belki yasal olarak haklı olabilirsiniz ama uzun bir süre gazete yöneticiliği yapan birisi olarak yaşananlar çok da etik kaçmadı değil mi? Bu arada anlaşılan Türkiye basınına dişiniz pek geçmedi desenize!

Sayın Ahmet KAŞİF, YDP ile dirsek temasında olduğunuz ve sıkı görüşmeler içinde olduğunuz konuşulmaya başlandı. Artık eski yuvaya döner misiniz bilemeyiz ama eğer bu gerçekleşirse büyük ses getirecek bizden söylemesi!

Sayın Gürdal HÜDAOĞLU, bazı kuruluşların elektrik faturalarının Cumhurbaşkanlığı tarafından ödendiği yönünde duyumlar gelmeye başladı. Eğer hayır kurumları ve fakir fukara ise sıkıntı yok demektir, sevap işliyorsunuz muhakkak…

Sayın Ayşegül BAYBARS, bir siyasinin yakınının vatandaş yapma vaadiyle maddi kazanç elde ettiğini canlı yayında iddia ettiğiniz söyleniyor. İyi de madem soruşturma da başlattınız isimleri  kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz?

Sayın Aysu Basri AKTER, BRT’de halen 25 yılını doldurduğu halde terfisiz ve kadrosuz çok sayıda emekçini bulunması eski yönetimlerin bir ayıbı ama sizin için şimdi önünüze büyük fırsat çıktı, bu ayıbı temizlemeniz bekleniyor…

Sayın Mehmet Ali TALAT, eğer şu anda Cumhurbaşkanlığı makamında siz otursaydınız devre dışı kaldığınızı hissettiğiniz anda söyleminizi biliyoruz ama eyleminiz ne olurdu acaba? Ya da Sayın Akıncı’ya neler tavsiye ederdiniz?

Sayın Özdemir TOKEL, UBP kurultayının salon ihalesini bu kez kaptırdınız diye duyduk. Bu ikiliye aman dikkat artık her şeye burunlarını sokmaya başladılar, sizin için potansiyel tehlike oluşturma ihtimali epey büyük değil mi?

Sayın Sunat ATUN, yeni kurultay anketi sizin anketten epey farklı çıkınca kafalar epey karıştı diyorlar. Ama madem ki sizin kalede hala güçlüsünüz umut vardır değil mi? Hadi bakalım daha çok çalışırsanız tepeyi zorlayabilirsiniz…

Sayın Kemal YILMAZ, bölgenizde topladığınız ayrellilerin çakma olduğu yönünde söylentiler yayılmaya başlandığını biliyor muydunuz? Bu işten pek anlamayız ama renklerinden biz de şüphelenmedik değil yani…

Sayın Fırat ATASER, eylem açıklamalarınıza devlet erkanından bir cevap alamayınca pek yakında yol kapatarak ve bölge insanını sokağa dökerek başlayacağınız iddia ediliyor. Hele de bunu mesai saati bitiminde yaparsanız büyük etkisi olacaktır!

Sayın Çelebi ILIK, bir dostunuza gönderdiğiniz hediye çantanın altının delik, fermuarının da bozuk olduğunu ve bunun da yakında basında deşifre edileceğini biliyor muydunuz? Bu işi çok ucuza kapattınız ama sürprizlere de hazırlık olun deriz…

Sayın Mehmet ÖZKARDAŞ, eviniz tam da limana sınır olunca gelen giden gemilerin denetimini ele geçirdiğiniz ve hepsini de kayıt altına aldığınız söyleniyor. Bir de içlerinde neler taşındığını bilseydiniz ne eğlenceli olurdu değil mi?

Sayın Mehmet SAYDAM, kız babası olmak için heyecanın artık doruk noktasına ulaştığı ve alışverişlerin de hızlandığını duyduk. Hele bir de dünyaya merhaba deyince bakın görün ayaklarınız nasıl yerden kesilecek? Kız babası olmak gibisi yoktur doğrusu…

Sayın Serhat İNCİRLİ, belli ki şu ayar meselesine fazlasıyla ve gereksiz olarak kafayı takmışsınız. Yahu devir ayar ve safları belirleme devri zaten, dert etmeye ne gerek var ki? Siz zembereği elden bırakmayın yeter ki…

Sayın Necla GAZİ, meclis önünde enerji yayıp meditasyon gerçekleştirmeniz de eğer meclis nisabını sağlayamadıysa bundan sonra yapılacak tek şey var o da siyasilere merdane göstermektir. Bir de gözleme yapmayı deneyin kim bilir belki de toplanırlar…