Elimde, dört ayrı kamera çekimi var;
Geçen sene ulaştırmışlardı, hayli ünlü, anlı şanlı bir sivil toplum kuruluşunun başkanı yanında çalışan sekreter kadına elle sarkıntılık yapıyordu.
Kadının orasını burasını mıncıklıyor, yanaktan ve dudaktan öpüyor, kadın da pis pis sırıtıyordu.
Bana bu görüntüleri getirenler gizli kamera çekimi yapmış ve 'abi bu bir skandaldır yayınla lütfen' diye ricada bulunmuşlardı.
Ben bunları yayınlamayınca da telefon edip, 'biz de seni cesur gazeteci sanmıştık' diye sitem etmişlerdi.
Canları sağ olsun onların!
...
Elbette bunları yayınlamadım; yayınlasam da başıma hiç bir hukuk derdi çıkmazdı.
Hatta kendimi garanti altına alıp bunu isimsiz olarak bir şekilde her hangi bir yerde yayınlar ve adamı rezil ederdim...
Ben sözde gazetecilik yaptım diye kendimden gurur duyarken, bu adamın eşi, çocukları ve torunları da hayatları boyunca insan önüne çıkamaz, babaları ya da dedelerinin yaptığı edepsizliğin kurbanı olurlardı.
Yani sırf birileri derneğin yönetiminde darbe yapmak için bel altı vurmaya çalışırken başkan yana yere tüm ailesi cezalandırılmış olurdu...

Bunları niçin yazdığım malumunuzdur;
İnsanların özel hayatı koruma altına alınmaya çalışılınca bütün basın örgütleri ayağa kalktı.
Ne mutlu bize ki bu ülkede basın örgütlerinin olduğunu hatırlattılar bize!
Bunun için memnun olmadık desek yalan olur!
İyi de bu basın örgütleri daha önce neredeydi?
Dün de yazmıştık;
Bu ülkede artık öncelik kimin basıncı olduğu kimin olmadığının ortaya konulması gerek!
Bunda ısrarcıyız çünkü ülkede şu anda bir ‘gazeteci’ kimliği bunalımı yaşanmaktadır.
Ekranlarda ve gazetelerin köşelerinde ‘gazeteci’ kimliği ile aslında gazetecilikle alakası olmayan, gazetecilikten kazanmayan çok sayıda yeni meslektaş(!) türemiştir.

Çok daha önemlisi;
Patronlar işlerini bitirip sahibi oldukları gazeteler kapanıp, gerçek gazeteciler sokağa atılırken bu örgütler neredeydi?
Onlarcası yıllarca çalışıp hiçbir sosyal hakları yatmamış olarak şu anda evde oturmaktadır ya da geçimlerini başka sektörlerde aramaktadırlar!
Peki ya siyasilerin sözcüsü haline gelen, onların avukatlığına soyunan gazeteci kitlesi için bizim örgütler ne gibi çalışma yapmışlardır?
Ya bazı işletmelerin tetikçiliğine soyunan, onların avukatlığını yapan, yere göğe sığdıramayan gazeteci müsveddeleri konusunda hangi örgüt tek bir açıklama yapmıştır?

Şu anda bir çoğu tabela örgütü olmaktan çıkmayan meslek örgütlerimiz ne yazık ki birer basın açıklamasıyla aslında geçmişten günümüze olan suskunluklarının vicdan azabını göstermektedirler.
Zira bizde artık gazeteciler için örgüt demek aynı siyasiler gibi makam demek, fors demek, gidip birkaç etkinlikte viski yuvarlamak demek.
Hele de insanların özel hayatı gibi evrensel bir konuda basın kalkıp da buna karşı çıkan atmasyon demeçler veriyorsa, basının nerelere geldiğini görmek için müneccim olmaya gerek yoktur!
Basın kendi içindeki safraları kusmadıkça, ne toplumun ne de halkın sözcüsü olamaz!




“Ya Sennaroğlu ya hiç!”

Büyükkonuk’ta CTP içinde yerel seçimlere yönelik resmen bir aday krizi yaşanıyor.
Dün, CTP örgütünden arayan bazı arkadaşlar Tarım ve Enerji Bakanı Önder Sennaroğlu’nun oğlu Ahmet Sennaroğlu’nu aday göstermek istememesini şiddetle kınadıklarını belirtirken, bakanın eğer inadında devamı halinde partisine büyük kötülük yapmış olacağını iddia ettiler.
CTP örgütünün Ahmet Sennaroğlu aday gösterilmezse başka hiçbir CTP adayına destek verilmeyeceğini de eklediler.
Bundan sonra artık top Önder Sennaroğlu’nun kucağında!



MESAJ KUTUSU

Sayın Kadri FELLAHOĞLU, sizin hukukçular ayakta uyudu ve Romen Şirketi ara emri alarak faaliyetlere devam etmeye başladı. Ne kadar büyük ve güçlü bir şirketmiş değil mi? Ayıklayın şimdi pirincin taşlarını!

Sayın Ersan SANER, KTHY Araştırma Komitesi Başkanı olarak komitenin 4 ayda sadece bir defa toplanması acaba nasıl yorumlanmalı? Toplantılara katılmayan CTP’li komite üyeleri iktidar vekili olunca KTHY faciasını unuttular mı yoksa?

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, hükümete devam kararı konusundaki gerekçelerinizi kamuoyu yutmadı. Osmanlı’nın topuzu ne kadar güçlüymüş değil mi? Özelleştirmeleri gerçekleştirmeden topu auta atmak yok!

Sayın Ersin TATAR, dün Meclis’te yine esip gürlediniz. Bu kez basın özgürlüğünü destekler gibi yaptınız. Yani şimdi bir vekilin bel altı görüntüleri basında yayınlansa ve bundan ailenin tüm fertleri etkilense yüreğiniz hiç mi sızlamayacak?

Sayın Selda İÇER, o ne şiddet ve celaldi öyle? Sizin gibi bir amir kurumda yetkili olduğu müddetçe içimiz rahattır. Berkin Elvan eylemleri için kameraman gönderdik diyorsanız da doğrudur. Demek ki sizin kurumda iş karıştıranlar var…

Sayın Meral EROĞLU, dünkü yazımızdan sonra Raziye İsmail’i arayarak destek çıkmanız memnuniyet vericiydi. Bu ülkede bir değer haline gelen ve nesli tükenmekte olan insanlarımıza sahip çıkmak insanlık görevimizdir…

Sayın Suphi COŞKUN, Dipkarpaz’da UBP-DP kapışması sizi bir anda ön plana itebilir. CTP bölgede ilk kez başkan çıkarırsa hiç şaşırmayız doğrusu!

Sayın Ahmet SENNAROĞLU, şu sıralar buruk bir sevinç yaşadığınız söyleniyor. Babanızın şu inadını bir kırsanız ve aday olsanız kazanamazsanız bile vekillik için ilk adımı atmış olacaksınız…

Sayın Metin GÖKALP, Büyükkonuk Bağımsız belediye başkan adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. UBP bölgede aday gösterecek ama büyük bir kısmı sizin üzerinize çalışacak. Saygın kişiliğiniz en büyük avantajınız.

Sayın Alican KABAKÇI, Çiftçiler Birliği başkanlığına bir kez daha aday olmama kararı ile en doğrusunu yaptınız. Ama biz yine sizin yönetimde etkili olacağınıza inanıyoruz. Muhakkak her türlü hesabı yapmışsınızdır değil mi?

Sayın Mustafa GÖÇER, UBP’den Değirmenlik belediye meclis üyeliğiniz hayırlı ve uğurlu olsun. Zaman ve zemin uygun olunca umarız başkan adaylığında da sizi görürüz. Siyasette sıra beklemekte önemli…

Sayın Önder ECESOY, UBP Lefkoşa belediye meclis üyeliği için kulislere başladığınızı öğrendik. Bizim evde en az bir tane oyunuz var. Sizin gibi otorite olmuş bir ismi desteklemeyeceğiz de kimi destekleyeceğiz? Hadi hayırlısı…

Sayın Oshan SABIRLI, günlük gazete hayaliniz sonunda gerçeğe dönüşüyor. Kadro biraz TDP ağırlıklı olmuş ama her biri de çok değerli isimden oluşmuş. Allah utandırmasın artık. Yolunuz açık olsun…

Sayın Erçin TEKAKPINAR, bundan böyle sosyal güvenlik konusundaki birikimlerinizi kamuoyuyla köşe yazısı olarak paylaşacağınızı duyunca memnun olduk. Darısı diğer müşavirlerimizin başına…

Sayın Asım İDRİS, Levent Koleji’ne uluslar arası bir başarı daha kazandırdığınızı memnuniyetle öğrendik. Deriz ki politikayla sakın bulaşmayın ve eğitime hizmet etmeye devam edin…

GÜNÜN FOTOĞRAFI



Günün Fıkrası

Dünyanın en zekisi


Uçakta beş kişi varmış. Pilot, Michael Jordan, Bill Gates, Dalai Lama ve bir hippi.
Oldukça yüksek bir irtifada uçarlarken, uçağın motorları birdenbire bozulmuş ve uçak hızla düşmeye başlamış. Pilot büyük bir telaşla yolcuların yanına gelmiş. "Beyler" demiş "biraz sonra yere çakılacağız ve sadece dört tane paraşütümüz var, biri bende!" deyip paraşütü ile uçaktan atlamış.
Michael Jordan hemen ayağa fırlayarak "Beyler" demiş "Biliyorsunuz ben dünyanın en büyük sporcusuyum ve dünyanın benim gibi insanlara ihtiyacı var" ve bir paraşüt kapıp uçaktan atlamış.
Derken, Bill Gates de hemen ayağa fırlamış "Beyler" demiş "Biliyorsunuz ben de dünyanın en zeki adamıyım ve dünyanın benim gibi zeki insanlara ihtiyacı var" ve o da paraşütlerden birini kapıp atlamış.
Dalai Lama ve hippi birbirlerine bakmışlar. Dalai Lama "Evlat, ben oldukça verimli ve bereketli bir hayat yaşadım, gerçek aydınlığı buldum. Oysa senin önünde uzun ve güzel bir hayat var. Paraşütü al ve atla, kendini kurtar" Hippi gülmüş:
"Endişelenme dede, kendini dünyanın en zeki adamı sanan, az önce benim sırt çantamla atladı!"....