Sevgili okurlar;
Bu ülkede doğru gazetecilik yapmak her geçen gün biraz daha zor hale geliyor.
Ülkenin içine eden siyasetçiler, bu yetmezmiş gibi basına da el attılar ve görevi sadece
kamuoyunu objektif bir şekilde aydınlatmak olan bir takım gazetecileri, maaşlı tetikçi
gazeteci olarak kiralayınca, ortaya bir çakkallar sürüsü çıkıyor ve amaç da kamuoyuna
bilgilendirmekten çıkıp, bir takım siyasetçileri koruma, bir kısmını da linç etme girişimine
dönüyor.
Bizim ülkemizde ise buna gazetecilik diyorlar.

Bugün Hürriyet gazetesinin bir kez daha manşetindeydik.
Hürriyet’in tecrübeli ve başarılı muhabiri Ömer Bilge bir internet sitesinin sahibi olan Nazmi
Pınar’ın isteğiyle haberi gazetesine servis etti ve gazete de biraz da Pazar günü olması
nedeniyle magazinsel bir bakış ile manşetine aldı.
LTB Başkanı Cemal Bulutoğluları’nı konu alan haber nedeniyle ortalık karıştı, Cemal başkan
önce gazetenin muhabirini aradı, sonra da polise giderek şikayetçi oldu.
Kıbrıs Time olarak da biz bunu haber yaptık.

Sonra ilgili sitenin sahibi olan ama bunu gizlemek için künyeye adını koyamayan Bakan
Çavuşoğlu’nun basın memuru Nazmi Pınar, yine kendi sitesinde ama imzasız olarak bir takım
safsatalarda bulundu.
Habere imzasını atmaya cesaret etmeyen bu arkadaş çeşitli iddialarda bulundu.
Benim için en önemlisi, LTB ile ilgili olanlarıyla ve maaş konusunda yazılanlardır.
Bizi LTB’den maaş almakla suçlayan bu arkadaş, madem ki böyle bir iddiası vardır, niçin
dünkü günü seçmiştir?
Elinde bu konuda bilgi ve belge varsa niçin yayınlamamıştır?

Bu zat haddini daha da aşarak ülkemizin güzide bir kuruluşuna da çamur atmaya çalışmıştır.
Bizi memur diye lanse eden Nazmi Pınar, öyle olmadığını bildiği halde, 1 milyonluk tazminat
haberinden sonra panik olmuş, yalan ve çirkefe sarılmış, devlet çalışanı olduğu halde bırakın
bizi devletin organlarına bile saldırma yolunu seçmiştir.
Bizim Sivil Savunma’nın radyosunda tam 15 senedir sadece haftada bir kere radyo programı
yaptığımızı ve memurlukla alakamız olmadığını, ihtiyat sandığı ve sigorta yatırımlarımızın da
gazete tarafından yapıldığı bilmeyen mi var?

İnternet sitesinin künyesine ve yazdığı saçma sapan yazının altına imzasını atmaktan
korkan bu arkadaş daha ileri giderek, tamamen bizim kendi malımız olan ve birkaç
arkadaşla gazetecilik yapmaya çalıştığımız Kıbrıs Time’ı da Sivil Savunma Teşkilatı ile
ilişkilendirmeye çalışmış, hakaret dolu cümlelerle bu kurumun sponsor mü olduğunu iddia
ederek, bu konuda da hiçbir belge ve bilgiye dayanmadan, ülkenin afet durumlarında can
simidi gibi her yerine koşan çok ciddi bir kuruluşa çamur atma yolunu seçmiştir.
Ve bütün bunları yaparken de imzasını saklama gereği duymuş, buna cesaret edememiştir.


Ne yazıktır ki bu tür tetikçi gazetecilik ülkemizde ilk değildir, son da olmayacaktır.
Gazeteci, onuruyla para kazanmak yerine, kolay yolla para kazanmak için siyasetçilerin
tetikçisi olma yolunu seçtikçe bu meslek , gazetecilik olmaktan çıkacak, çakallık mesleğine
dönecektir.
Sırtını hükümetlere dayanan bir takım gazeteci müsveddeleri para karşılığı kiralandıkları
için sadece gazetecilik mesleğine değil siyasetin de seviyesizleştirilmesi için bulunmaz
varlıklardır.
Ne yazık ki bir takım siyasilerimiz, kendi koltuklarını korumak, siyasette daha da yükselmek
için, cebinde basın kartı bulunduran bir takım meslektaşları çirkin emellerine alet etmeklerde,
sadece kendilerinin propagandasından ayrı, başka siyasetçilere de çamur atma görevi vererek
olayı gazetecilik çizgisinden çıkarmaktadırlar.

Basının şu anki durumu ne yazık ki böyledir.
Çok sayıda meslektaşımız, şu anda işsiz evinde otururken, yada bu meslek yerine, başka
mesleklere yönelmişken, buna kimsenin sesi çıkmamaktadır.
Bir çok gazeteci kardeşimiz, patron baskısı ile çalıştırılırken, patronun dediğini yazmayanlar
tehdit edilirken, ya da işlerinden uzaklaştırılırken, ortada yine ürkütücü bir sessizlik
mevcuttur.
Bu ülkede basının üzerinde müthiş bir sansür uygulanmaktadır.
Basına korku salınmakta, haber yapanlar ve fotoğraf çekenlere tutuklama tehditleri yapıldığı
halde, kimse tek bir kelime bile edememektedir.
Basın-siyasetçi ve iş adamı üçgeni ülkenin içini kemirirken, buna sessiz kalan başta meslek
örgütleri ve meslektaşlarımız, bilmelidir ki öncelikle kendilerine ihanet etmektedir.

Sevgili Nazmi Pınar’a da buradan seslenmek isteriz.
Eğer mesleğinin gerçekten gazetecilik olduğunu istiyorsan yaptığın haberlerin altına imzanı
atmaya korkuyorsan, bunun adı gazetecilik olmaktan çıkar, çakallığa, tetikçiliğe, şarlatanlığa
dönüşür.
Seçim senindir:
Bir takım siyasetçilerin borazanlığını, sağa sola çamur atarak yapmaya devam edeceksen,
en azından o cebindeki ve bizim için büyük bir onur sayılan basın kartını yır at da, bundan
sonra ‘meslektaşımız’ bari demeyip, başka türlü hitap edelim, ona göre bir tavır takınalım.
Çünkü bir meslektaşımızı hedef almak yüreğimizi fazlasıyla acıtmaktadır.
Bu arada, kimsenin yağdanlıkçılığını yaparak, bu meslekte bir yere gelemeyeceğini de
hatırlatmak isterim.
Bunu ilerleyen zaman da sen de öğreneceksin.
Umarım iş işten geçmeden kafan dank eder ve hatadan dönersin.


MESAJ KUTUSU


Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU
, boynuz kulağı geçti ve senin korkak danışman devletin güzide
kuruluşlarına da zarar verici yayınlar yalpaya başladı. Kendisini uyarın da bundan sonra
yaptığı yayınlarda imzasını kullanıp size de zarar veren yayınlar yapmasın.

Sayın Nazmi PINAR,
birazcık yüreğin varsa yazdığın yazıları sahip olduğun siteye mal etmez
kendi imzanı kullanarak gazetecilik yaparsın. Yakında vatandaşlık konusunda bazı kişilere
yaptığın teklifleri yayınlayacağız, bizi takip etmeye devam et.


Sayın Ahmet KAŞİF,
yaptığınız bir taktik hatası hem sizi partiden edecek, hem de erken
genel seçimle partinizin hükümetten gitmesini sağlayacak. Umarız bu durumu telafi etmek
için son bir girişim yaparsanız.

Sayın Derviş EROĞLU,
dün Girne yat limanında Ahmet Kaşif ile yediğiniz öğlen yemeği bir
kez daha olay oldu. Siz bir açılış için oradaydınız ama muhalifler de peşinizi bırakmadı ve
adım adım takip etmeye devam etti.

Sayın Ali Çetin AMCAOĞLU,
Cumhurbaşkanı ile geçenlerde yediğiniz yemek İrsen
beyin kulağına gidince, resmen yüzünün renginin değişmesine neden oldu. En güvendiği
bakanlardan birisi olarak hayal kırıklığı yarattınız. Şimdi ayıklayın pirincin taşlarını.

Sayın Salih KARALIM, petrol dolum tesisleri konusunda dün epey kulaklarınız çınlatıldı.
Kredi talebiniz epey konuşulacak gibi görülüyor. Şimdiden savunmanızı hazırlamakta yarar
var.

Sayın Kemal ALTUNCUOĞLU, Cemil Çiçek ile görüşmeniz KKTC’den birileri tarafından
engellenmiş. Büyük geçmiş olsun. Demek ki bundan böyle Ankara yollarına düşmeden önce
belli kurumlardan izin istemeniz gerekiyor.

Sayın Ömer BİLGE,
Pazar günleri Hürriyet gazetesi için Kıbrıs bulunmaz bir fırsat değil
mi? Ama size bazı ihbarda bulunan korkak gazeteci kardeşlerimiz şimdi inkara yöneldiler ve
ilgilerinin olmadıklarını söylemeye başladılar. Panik oldular desenize…

Sayın Hasan TOZDUMAN, küçük bir rahatsızlık geçirdiğinizi duyduk. Büyük geçmiş olsun
diyoruz. Ama dün akşam her şeye rağmen viski ve sigara içerken görülmüşsünüz. Demek ki
hayata meydan okuyorsunuz. Arkanızdayız.

Sayın Faiz SUCUOĞLU
, Ahmet Kaşif Mağusa’yı bıraktı ve bütün yoğunluğunu Lefkoşa’ya
verdi. Önceki günkü magarna bulli ziyafetinden de epey memnun ayrıldı. Ancak tuzu fazla
oldu diye şikayetçi olmuş bilesiniz.

Sayın İsmet YEREBAKAN, erken seçimin olması konusunda özellikle Lefkoşa’da epey
propaganda yapıp taraftar topladığınızı öğrendik. Başka türlü bu memleket düzlüğe çıkmaz
değil mi?

Sayın Güner GÖKTUĞ
, siyaset ve mesleğinizin dışında en büyük keyfi zeytin toplamakta
bulduğunuz söyleniyor. Ama yine de cimrilik yapmayıp iki işçi tutmanız öneriliyor. Allah
korusun beliniz filan kaymasın.

Sayın Sunat ATUN, esnaf kredileri konusunda özellikle Karpaz bölgesi tamamen bilgisiz ve
sahipsiz. Bir ziyaretinizi bekliyorlar. Aksi halde tek bir kişi bile kredi alamayacakmış. Bizden
iletmesi.


Sayın Turgay KONTİ,
dün mahalleyi yine dumana boğmuşsun ve sezonun ilk mangalını
yakarak ev üretimi pastırmaları kalite kontrol yapmışsınız. Bu arada bazı komşuların da bir
yerleri şişmiş haberiniz olsun.

Sayın Mehmet UYSAL
, siz de erken genel seçim olması için artık zamanın geldiğini
düşünenler arasındaymışsınız. Ancak sakalınız olmadığı için dinleyen çıkmamış. Biraz sakal
bırakın bakalım işe yarayacak mı?

Sayın Emre DİNER, bizim haberleri siteden aşırıp Türkiye’de Vatan gazetesine gönderdiğiniz
tespit edilmiş. Kaynak belirtmek niçin zorunuza gidiyor anlamakta güçlük çekiyoruz.

Sayın Mine GÜRSES, küçük bir kalp sorunu nedeniyle hastanede bakım altına alındığınızı
üzülerek öğrendik. Çalışanlarınız en kısa zamanda göreve dönmenizi bekleyen mesajlar
gönderiyor. Büyük geçmiş olsun diyoruz.

Sayın Deniz GÜRGÖZE
, 21 Aralık’ta olacak olanlara maya takvimine göre inananlar
arasında olduğunu duyduk. Eve bol miktarda gıda stoku yapmışsınız. Allah akıl fikir versin
demekten başka bir şey diyemeyeceğim.

Sayın Salih EGEMEN
, erken genel seçimi iple çekenler arasındaymışsınız. Güzelyurt’tan
milletvekili adaylığı için hazırlık yaptığınızı duyduk. Tam zamanıdır, bu fırsatı sakın
kaçırmayın, vatandaş artık yeni yüzler ve temiz isimler bekliyor.



Günün Fıkrası

Adem ile Havva


Tanrı Adem’le Havva’yı yaratalı birkaç saat olmuştu ve ikisi üzerindeki son rötuşları
yapıyordu. Elinde sadece monte edilecek iki parça daha kalmıştı. Bunları hangisine takacağı
konusunda kararsızdı. Sonunda onlara sormaya karar verdi. Elimde iki parça daha var, dedi.
Bunları da sizlere monte edeceğim. Bunlardan biri ayakta işemeye imkan veriyor. Bunu
hanginiz ister? Adem büyük bir coşkuyla atıldı: Ben, ben! Bana ver onu. Çok eğlenceli
olacak. Onunla ayakta işeyebileceğim. Ne olur bana ver onu. Adem’in ısrarları ve çocuklar
gibi zıplayıp durmasına fazla dayanamayan Tanrı, Havva da bu konuda çok heyecanlı
görünmeyince o parçayı Adem’e monte etti. Adem sevinçten çılgına dönmüştü. Hemen etrafta
koşturup her yere işaretini bırakmaya başladı. Bir kayayı ıslattı. Sonra kuma adını yazdı.
Sonra da ilerideki bir taşı vurmaya çalıştı yeni
oyuncağıyla. Nihayet sakinleştiğinde Tanrı diğer parçayı monte e
tmek
için Havva’nın yanına gitti. Havva sordu:
- Bana takacağın parçanın adı ne?
- Beyin…