İçinde bulunduğu duruma bakınca aslında Başbakanı bir nebze de olsa anlamak mümkündür.
Çünkü çok büyük vaatlerle hükümet olmuşlardır.
KİT’lerde asla özelleştirme yapmayacakları sözünü vermişlerdir.
Ankara ile ilişkilerin düzeyli bir şekilde olacağını, iki ülke arasında imzalanan protokollerin yeniden gözden geçirileceğini, dayatma paketlere karşı duracaklarını ifade ederek hükümet olmuşlardır.
Bunlardan hiç birini gerçekleştiremediklerine göre de yüreklerinin ne kadar ezik olduğunu anlayabiliriz.
Sonuçta, muhalefetteyken söylenenler genelde masaldan ibaret olur ama iktidara gelince acı gerçeklerle yüzleşilir!

TDP Genel Sekreteri Mehmet Harmancı geçenlerde iyi yakaladı ve sordu;
Enerji ve kablolu elektrik konusunda Türkiye ile perde gerisinde bir anlaşma yapıldı mı yapılmadı mı?
Sevgili Harmancı, bu konuda önemli duyumlar aldıklarının altını çizdi…
Aslında bu işler pek duyumla olmaz, konuyu Meclis’e taşır ve hükümetten hesap sorarsın ama bu soruya Başbakan Özkan Yorgancıoğlu hiç gecikmeden şöyle cevap verdi;
“Bunlar gerçekleri yansıtmıyor!”
Sonra da devam etti;
“Henüz imzalanmış anlaşma yoktur. Bu iyi niyet ve işbirliği arzusunu ifade eden bir tutanak metnidir…”

Şimdi Vikipedi’ye bakalım, anlaşma ne demekmiş;
“Bir gerçeğin, konuşmanın, anlaşmanın kaydedildiği resmi belgedir. Belge, noter gibi bir makamın aracılığıyla resmileşerek (noter senedi gibi) kendi kendini doğrulayıcı bir özellik taşır. Kamuoyu tarafından izlenecek derecede önemli durumlarda anlaşmanın medyaönünde yapılması da aynı bağlayıcılığı sağlayabilir…”
Peki ya tutanak;
“Zabıt da denir. Sözlerin ya da davranışların kağıda geçirilip, şahitlerle imzalanması…”
Bir Başbakanın bir iddiayı yalanlamak isterken, önce ‘aslı yok’ deyip, sonra kendi ifadesiyle doğrulaması beni derecesiz rahatsız etti.

Anlaşma ya da tutanak, bir kenara koyalım…
Madem ki bu açıklamasında yine şeffaflıktan bahsetti bize şunu da açıklasın.
Bir ay kadar önce Türkiye’den üç bakan misafirimiz vardı.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu bu ziyarette çeşitli temaslarda bulundu.
Gelecek olan sudan, kablo ile getirilecek olan elektrikten bahsettiler.
Basında hiç yayınlanmayan bir konu daha vardı;
Üç bakan yanlarında AKSA’nın patronları da bulunuyordu.
Adına ister tutanak deyin, ister anlaşma!
Başbakan AKSA’nın patronlarıyla neler görüştü, neyin altına imza attı?
Hadi bunu da açıklayın da görelim şeffaflığınızı!
Açıkla Özkan bey!
Ecelin korkuya faydası yok…
………….

10 yaş üstü araç sahiplerinin günahı ne?

“Sigortacılar ve araç sahiplerinin dikkatine:
Sigorta Hizmetleri (Düzenleme ve Denetim) Yasası altında yapılan “Hasarsızlık İndirimi ve Zamlı Prim Uygulaması Tüzüğü" hayata geçti. Araç sigorta sisteminde köklü değişiklik öngören tüzükle ilgili dün düzenlenen basın toplantısında pratikte görülerek ortaya çıkacak noksanlıkların giderilmesi konusunda kararlılık ortaya konuldu. Tüzük hemen hemen Avrupa Birliği standartlarında.
Ülkede kangren olmuş trafik kazalarını azaltacak unsurlar barındırıyor. Ancak iki önemli soru akla geliyor tüzük incelendiği zaman. Sistem hayata geçirilirken araç sahiplerinden alınacak primde standart ne olacak? Şubat'ta geçerli olan prim mi esas alınacak.
Eğer öyleyse araç sahiplerinin vay haline. Çünkü primler halihazırda oldukça yüksek. Dolayısıyla öncelikle yapılması gereken; primleri, şu an bulunduğu noktadan daha aşağıya çekmek.
Yani; araç sigortası sahibinin bir yıl içinde trafikte ortaya koyacağı artı veya eksi performans makul bir oranda baz alınacak makul prime göre değerlendirilmeli.
Diğer bir konu ise aracın CC'sine göre primin değerinin artacağıdır ki bu mantıklı bir yöntem değildir. Tüzük hazırlanırken amaç belki büyük hıza sahip araç alımını caydırmaktır ama aracın silindir hacmini ifade eden CC değeri, hiçbir zaman hızı temsil etmez. Çünkü bugünkü teknolojide araçta daha fazla tork elde etmek (çıkış hızı) ya da daha yüksek devirli yapmak gibi amaçlarla hacim yani CC aynı kalarak, motordaki silindirin çapı ve stroku daha büyük ya da daha küçük yapılabilmektedir.
Ayrıca CC'si büyük olan 10 yaş ve üstü araç sahiplerinin günahı ne. Bu araçlar CC'leri yüksek de olsa yenileri kadar hız yapamıyorlar. Hatta 1.6 CC araç bile (hele hele torku yükseltilmişse veya çip takılmışsa) trafikte CC'si yüksek 10 yaş ve üstü araçları geçebilme gücüne sahiptir. Bu nedenle sigorta uzmanlarının konuya bu şekilde bakarak tüzükte gerekli değişikliği yapması gerektiğine inanıyorum…”
(S.K.)



MESAJ KUTUSU

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, Türkiye’den gelen üç bakan eşliğinde AKSA’nın patronları ile ne görüştünüz, hangi tutanağın altına imza attınız, şeffaflık açısından bunu da açıklamanız gerekiyor. Yok ‘ben yakında havlu atacağım zaten’ derseniz o da sizin bileceğiniz iş.

Sayın Cemal BULUTOĞLULARI, başkanı olduğunuz Çetinkaya Spor Kulübü’nde sizden önceki bütün başkanların duvarda asılı olan fotoğraflarını kaldırtmışsınız. Hayırdır kulüpte darbe mi var yoksa devrim mi?

Sayın Derviş EROĞLU, dün akşam Gönyeli’de Ömer’in Yeri’nde UBP’li müşavirlerle yemekte görülmüşsünüz. UBP-DP ittifakı gecenin tek sohbet konusuymuş. Büyük patron sizsiniz, ne derseniz o olur…

Sayın Ahmet BENLİ, gördüğünüz gibi siyasette asla ‘asla’ demeyeceksiniz. Başkan adaylığınız hayırlara vesile olsun. UBP-DP ittifakı olursa hiç şansınız yok. Yatın kalkın dua edin iki partinin flörtü son bulsun…

Sayın Sibel SİBER, herkesin görmezden geldiği Dr. Küçük Müzesi’ne sahip çıktınız ya Allah ne muradınız varsa versin. Hassasiyetinizden dolayı teşekkür ederiz.

Sayın Ersin TATAR, olası bir UBP-DP koalisyonunda bakanlığı garantileyen tek vekilsiniz. Adınız listenin birinci sırasına yazıldı bile. Şampanyanı hazırlayın ama açmak için acele etmeyin.

Sayın Şener ELCİL, 4 bin 500 TL üstü emekli maaşı alanlar için vergi kesintisi açıklamanıza yerden göğe kadar katılıyoruz. Cesur açıklamanız için tebrik ederiz. Bırakın istedikleri kadar cırlasınlar!

Sayın Zeren MUNGAN, Lefkoşa’da yeni Kızılbaş evleri projesinde ödeneğin kesilmesinden dolayı işlerin durduğu yönünde şikayet mesajları geliyor. Bölge halkı tedirginlik içinde haberiniz olsun…

Sayın Hasan SERTOĞLU, Hakemler Birliği Lokali’ni ‘ben Realist okurum diye’ diye rest çekerek bizim gazeteyi abone yaptırmışsınız. Nasıl da ağzınızın tadını biliyorsunuz değil mi? Teşekkür ederiz...

Sayın Sezai SEZEN, siz istediğiniz kadar başkanlığa gönülsüz olun, partiniz adaylığınıza çoktan kara verdi bile. Onun için zamanı boşa geçirmeyip kaldırımları yenileyip çiçek dikmeye bakın.

Sayın Hasan ECER, Türkmen Sencer ile sosyal medyadaki o tatlı tartışmanız neydi öyle? Kıbrıs Türkünün güzel özelliklerinden birini daha gösterdiniz ya helal olsun size. Tebrik ederiz…

Sayın Sermet NERELİ, İskele Merkez muhtarlık adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Maaşınızı bölgenin spor kulüplerine açıklayacağınızı da açıklamışsınız. Muhtar maaşları çok değil ama niyet bakımından önemli. Hadi hayırlısı…

Sayın Saffet SOYKAL, kardiyoloji servisinde bakım altına alındığınızı üzülerek öğrendik. Büyük geçmiş olsun. Siz eski topraksınız ve daha çok gençlere taş çıkartacaksınız. Allah üzerinizden şifasını eksin etmesin…

Sayın Kutlay ERK, LTB başkan adaylığı için gelen teklifi kibarca reddettiğinizi öğrendik. Aslında biraz olsun Kadri beyi dinlenmeye alsaydınız iyi olacaktı gibi geldi bize. Vardır bir bildiğiniz değil mi?

Sayın Mehmet KÜÇÜK, Sibel hanım Dr. Küçük Müzesi’nin bakımını üstlendiğine göre artık siz de gazetenin şu bayrak direklerini bir hallediverin olur mu? Dışarıdan görünüşü hiç de hoş değil…


GÜNÜN FOTOĞRAFI



Günün Fıkrası

Şef


Bir uçak Afrika'nın balta girmemiş ormanlarının üzerinden geçerken düşer. Uçak küçük bir nakliye uçağıdır ve sadece Amerikalı pilot kurtulur. Ormanda yaşayan bir zenci kabile bu pilotu bulur. İyileştirir ve pilot gel zaman git zaman bu kabilenin içinde yaşamaya alışır. Derken yıllar geçer ve kabilede çocuklar beyaz ve sarışın doğmaya başlar. Bir, iki... Kabile şefi bakmış ki bu iş böyle olmayacak pilotu karşısına alıp konuşmaya karar verir. Pilotu çağırır ve sorar:
- "Nedir bu, yani sen geldikten sonra çocuklarımız beyaz doğmaya başladı?" der şef.
Pilot da kendini savunmak için şöyle der:
- Sayın şefim siz burada ormanların içindesiniz bilmezsiniz, doğal seleksiyon denen birşey var yani canlılar zaman geçtikçe özelliklerini değiştirir. Mesela şu atı ele alalım; bakın at çok güzel beyaz bir at, ama yavrusu siyah olmuş?
Şef bir ata bakar, bir yavrusuna, bir de pilota ve şöyle der:
- Tamam sen onu unut, ben de bunları unutacağım.