CTP milletvekili Sibel hanım anlatıyor;
Bir sorun konusunda, bir bakana gitmiş konuşmuş.
Derdini anlatmış. Aldığı cevap şu olmuş;
“Bakanlık kariyerime ters düşer…”
Sibel hanım kızmış, bakanlık kariyer midir diye sormuş…
‘Evet’ cevabını almış.
Sibel hanımın bakandan ne istediğini sormadık, bakanın ismini de hiç merak etmedik.
Ama bir çoğunun, vekilliği meslek, bakanlığı da kariyer olarak gördüğünü iyi bilenlerdeniz.
Şu anda, bunların halkın gözünde ne olduğunu zaten siz teslim edersiniz.

Sevgili okurlar;
Ne yazık ki siyaset ülkemizde artık bir meslek haline gelmiştir.
Bir çoğunun, kendi mesleği olduğu halde, vekillik ve bakanlık cazip gelmekte, halkın önlerinde düğmelerini iliklemeleri onlara büyük bir haz vermektedir.
Doğrudur, birkaç yıl önceye kadar da halkın iradesiyle seçildikleri için saygın bir konumları vardı.
Kendilerine olmasa bile makamlarına saygı duyar, hangi görüşe sahip olsalar da onları el üstünde tutardık.
Son yılarda siyaset ve siyasiler o kadar çok yozlaştı ki, doğal olarak da vatandaş artık siyasileri saygı duyulacak birer insan olarak görmüyorlar.
Çünkü, onların bir çoğu halkı değil sadece bir dahaki seçimlerde nasıl vekil olacaklarını ya da bakanlık koltuğuna oturacaklarını, ya da o makamı korumayı düşünüyorlar.

Bazı bakan arkadaşları tenzih ediyorum;
Bu ülkede bakan olmak ne demektir bilir misiniz?
Düşünün bir kere, sabah bakanlığa gideceksiniz, şoförünüz makam aracını gıcır gıcır yıkamış, parlatmış.
Sabah evinizin önünde sizi bekliyordur.
Çayınızın ve kahvenizin son yudumunu içip şöyle bir pencereden bakarsınız, dışarıda komşulardan kim var kim yok diye…
Ne kadar çok kişi sizi makam aracına binerken görürse, sizin de egolarınız o kadar çok tatmin olur…

Kapıdan çıkınca şoförünüz koşturarak elinizdeki çantayı alır.
Çantayı verirken şöyle etrafa bir bakarsınız, kimler var etrafta diye.
Çantanızı elinizden alan makam şoförünüz bir hamle yapar ve koşar adım aracın arka kapısını açar sonuna kadar.
Araca binmeden, egolarınız yine sizi dürter ve araca binmeden şöyle sağa sola, apartmanların balkonlarına bir kez daha bakarsınız, eğer birileri sizi görüyorsa tebessüm eder, el sallarsınız.
Hatta, yoldan geçen varsa, şoföre seslenir ‘ dur oğlum vatandaşla bir görüşeyim’ diye talimat verirsiniz.
Hatta vatandaşa gideceği yere kadar götürmeyi bile teklif edersiniz.
Eğer araca binerse, ülke için ne kadar çalıştığını anlatır, duygu sömürüsü yaparsınız.

Bakanların makam araçlarının arkasında sürekli bulunan bazı şeyler vardır.
Öncelikle gazeteler konmuştur arka koltuğa, sayfaları çevirir, hakkınızda bir yazı var mı önce onu ararsınız.
Arada bir başınızı gazeteden kaldırır, yolda bir tanıdık sima ararsınız.
Varsa ne ala, elinizi ‘Atatürk’ gibi kaldırır, selam edersiniz.
Her halde bu durumda bir çoğu zaten kendisini Atatürk filan zanneder.
Sonra yine makam araçlarını arkasında şoförler sürekli küçük şişe suyu bulundururlar.
Bir de ağzınız kokmasın diye muhakkak çiklet vardır, dişinizi fırçalamadıysanız temizlik içindir.
Bir çoğu da polo nane şekeri bulundurur ki nefesi açılsın.

Kimi bakanlar, bakanlığa gitmeden önce bulundukları bölgede kalabalık yerlere gitmeyi tercih ederler.
Genelde köy kahveleridir gittikleri yerler.
Şoför aracı durdurur, koşarak gelir kapınızı açar, gayet yavaş bir şekilde inersiniz araçtan.
Kahve önünde oturanlar hemen kalkar ayağa, önlerini ilikler, hatta bazıları iki ellerini önde birleştirir ve size el uzatırlar.
İşte egolarınızın coştuğu andır, o an…
‘Hoş geldiniz sayın bakanım’ diyenler ne kadar çok olursa, sizin egonuz da tavan yapar.
Çaylar kahveler içilir ve aracınıza kadar uğurlarlar sizi…

Ve bu yalakalık o koltukta oturduğunuz sürece devam eder.
Ta ki, seçilemeyip de halkın arasına tekrar karışıncaya kadar.
İşte onun içindir sevgili okurlar.
Vekiller ve özellikle bakanlar için o koltuk sadece ve sadece kariyerdir.
Onun içindir bu mücadele, kariyeri kaptırmama, bunun için ne mubahsa yapma kavgası.

GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Ahmet ÇALUDA,
İşkey ailesi dün ilçe binasını basıp olay çıkarmış diye duyduk. Bazıları da size iskemle fırlatarak öfkelerini ortaya koymuşlar. Yanlış istihdamlar konusunda sizi uyarmıştık ama hiç kale almadınız.

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, LTB başkan adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Serdar başkan haberi bize kim sızdırdı diye gece geç vakitlere kadar casus aradı. Biraz zor bulur, bizde kaynak asla açıklanmaz.

Sayın Şevket ESENBOĞA, 1 trilyonluk ihalesiz yağ satışı konusunda arkanızdaki bazı isimlere ulaşıldı. Birkaç güne kadar kamuoyuna deşifre olacak ve siz de o isim de epey ecel terleri dökeceksiniz. Allah kolaylıklar versin.

Sayın Ali Özmen SAFA, basınla epey haşır neşir olan bir işadamına sürekli telkinde bulunup basınla aranızın düzelmesi için epey dil döküyormuşsunuz. Kocaman medya patronuna doğrusu hiç yakıştıramadık.

Sayın Zafer NİYAZİ
, Güzelyurt’ta devlet ambarlarının yarısını şartsız şurtsuz size vermişler. Tamam sizi bölge valisi olarak tanıdık ama parti için için kaynıyor. Ayrıca bu ambarları niçin kullanacağınız merak konusu olmuş, bilesiniz.

Sayın Fatma SABRİ, oğlunuzu büyük mücadeleler sonrasında istihdam ettirmeyi başarmışsınız. Yani sizin oğlanı zaten istihdam etmeseler bizim bile gücümüze giderdi. Hayırlı olsun. Vicdanınız rahatsa bizce de bir sorun yok.

Sayın Türel ÖZDAŞ
, Güzelyurt’taki ambarların yarısı da artık sizin olmuş. Size de vali yardımcısı diyebilir miyiz?..Yoksa gözünüz daha mı yükseklerde? Gözünüz doymuştur umarız…

Sayın Sibel SİBER,
köşe yazarlığından sonra şimdi de yeni bir film senaryosu için yoğun günler yaşadığınızı öğrendik. Maşallah 10 parmağında 10 marifet diye buna derler doğrusu. Bu arada Kardeş Ocağı kitabınızı da merakla bekliyoruz.

Sayın Serdar DENKTAŞ, durdunuz durdunuz sonunda turnayı gözünden vurdunuz. Umarım diğer siyasi partiler de bu Arabacıoğlu ismini duyunca aday göstermekten vazgeçerler. Bu arada Mustafa beye şimdi Lefkoşa’dan bir ev kiralamak gerek değil mi?

Sayın Alican KABAKÇI
, istihdam furyası sizi de fena vurmuş, birliğin sekreteri pılıyı pırtıyı toplayıp bir devlet dairesine kaçmış. Bu siyasetçileri şımartanlar da birisi de sizsiniz, oh olsun demeyiz ama büyük geçmiş olsun.

Sayın Erhan ARIKLI
, tavla turnuvasında oğlunuz Ercan’a 6-1 gibi farklı yenilince tavlayı parçaladığınızı duyduk. O kadar yolu yenilmek için mi gelmiştiniz yani. Büyük geçmiş olsun, demek ki boynuz artık kulağı geçti.

Sayın Çağlayan CESURER, bir okurumuz mesaj göndermiş borcu olan her bakanlığın elektriklerini kestiğinizde yüreği yağ bağlıyormuş. Allah ne muradınız varsa versin diyor.

Sayın Aslan BIÇAKLI, TOMA’ların ülkeye getirilecek oluşuna en fazla sizin karşı çıktığınız gözlemleniyor. Niçin bu kadar gocunursunuz ki, araçlar gelsin geçin yönetime başlayın tazyikli su ile siyasetçi temizliğine. Kafayı kullanın biraz.

Sayın Meral EROĞLU, engelli sporcularımız için otobüs alımı kampanyası başlattığınızı memnuniyetle duyduk. Aslında şu TOMA’lardan bir tane yerine iki tane otobüs alınır diyorlar ya neyse bakalım. Hakkımızda hayırlısı artık.

Sayın Ersin TATAR, bazı hiper marketlerin meyve ve sebzeyi güneyden kaçak olarak getirdiğine dair ciddi ihbarlar alıyoruz. Bu sıralar sınırların eleğe döndüğü söyleniyor. Duruma müdahale etmekte yarar görüyoruz.

Sayın Mustafa YEKTAOĞLU,
mecliste disiplin kalmadığı yönündeki eleştirilerinize katılırız ama hadi başkan kurultay derdine düşmüş, başkan yardımcısı eline bir değnek alsa kötü mü olur yani?

Sayın Sami DİLEK, yasa dışı istihdamlar konusunda tek bir açıklama yapmayarak üyelerinizi büyük hayal kırıklığına uğrattınız. Bir dahaki seçimleri dört gözle bekleyenlerin sayısı artıyor bizden uyarması.

Sayın Mine GÜRSES,
evinizi korumak için en iri cinsinden bir tane Sıvas Kangal köpeği siparişi verdiğinizi öğrendik. Köpeğin sarı kırmızı renklere saldırması için şartlandırılmasını da istemişsiniz. Bu ne kin böyle?

Sayın Ahmet TEKMAN,
güzel temenni ve bitkisel ilaç formülünüz için teşekkür ederim. Güveninize layık olmaya çalışıyoruz. İlaç listesini tamamlayabilirsem mutlaka deneyeceğim.

Sayın Dalman ZAİFOĞLU, başarılı bir anjiyo geçirdiğinizi öğrendik, büyük geçmiş olsun. Arkadaşlarınızı epey korkuttunuz. Acil şifalar dileriz.





Günün Fıkrası

Kredi kartı


Uluslararası bir toplantı için bir Alman, bir Fransız, bir İngiliz, bir İtalyan ve bir Türk Atina’da tavernaya giderler.
Biraz sonra bir dansöz sahne alır. Alman’ın önüne gelip bel kıvırmaya başlar.
Alman ne yapacağını bilmez. Türk Alman’a para basmasını söyler.
Alman cüzdanını çıkarır ve 100 Euro’yu dansözün sağ sütyeninin içine sokar.
Dansöz Fransız’ın önüne gelir. O da 100 Euro’yu dansözün sol sütyeninin içine sokar.
Sıra İngiliz’e geldiğinde o da 100 Euro’yu dansözün göbeğine yapıştırır.
İtalyan’da 100 Euro’yu dansözün alnına yapıştırır.
Sıra Türk’e gelir. Türk cüzdanını açar bakar ki beş para yok.
Dansöze arkasını dönmesini ve eğilmesini söyler.
Dansöz eğilince külotunu aşağıya indirir ve cüzdanından çıkardığı kredi kartını dansözün poposunun arasından geçirir ve şöyle der;
-“Çek istediğin kadar!.”