Bu atama etik değildir, diye yazmıştık…
Yazısı Kıbrıs Time’a koyduktan yaklaşık bir saat sonra Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hamit Bakırcı telefonla aradı.
İstdanbul’da çok önemli bir toplantıdaymış…
O hengamenin içinde bizi takip edecek hali yok tabi ki!
Birileri uçurmuştur haberi…
Hani şu Ahmet Kaşif’ın kızının müdürlüğe atanması meselesi.
Biz o yazıda atamanın yasal zemin içinde olduğunu ama etik olmadığını ima etmeye çalışmıştık.
Yani vicdanlarda kabul görmeyeceğini ifade ettik…

Hamit bey epey rahatsız olmuş yazıdan;
“Atama tamamen benim iradem ile gerçekleşen atamadır” diye girdi söze…
Gerekçe olarak da, kendisinin yeni bir bakan olmasından dolayı bürokraside tecrübeli arkadaşlarla çalışmak istemesi gerekliliği üzerinde durdu…
Altını çizerek de ‘ bu atama Kaşif’in baskısı ile olmadı’ diye vurguladı…
Acemilik ancak bu kadar olur;
Şimdi de sayın Bakırcı’ya sormaz mıyız?
Madem ki ekip arkadaşlarınızı tecrübeli isimlerden seçmek istiyorsunuz ki bu gayet doğaldır, peki o zaman özel kaleminizi niçin bürokrasiyle hiç ilgisi olmayan, sigortacılık yapan birisini tercih ettiniz?

Hamit bey, gerçekten de çok değerli bir insan…
Doktorluğunun yanısıra kişiliği ile de kendisini hissettiren birisi…
Seçim sonuçları belli olduğunda ismini kazananlar arasında görünce de epey sevinmiştim.
Çünkü artık, sadece ben değil kamuoyu eski siyasetçi tiplemesinden bıkıp usanmıştık…
Meclis’in yeni yüzlerle tanışmasını istemiş ve yıpranmamış isimlerin halkı mecliste temsil etmesini arzulamıştık.
Zaten İskele halkı da kendisini meclise sokarak iradesini gösterdi.
Bundan sonrası da Bakırcı ve onun gibi yeni yüzlere kalmıştır.

Sayın Bakan’a ve bundan sonra siyasete atılacak olan değerli kişilere şöyle seslenmek isterim;
Siyasete girmeden önce, başta aileniz olmak üzere yakın akrabaları ve dost çevresine şunu ima etmeniz gerek;
“Ben siyasete giriyorum ama hiçbir yakınım bu siyaset döneminde devletien hiçbir menfaatinden nemalanmak istemeyecek…”
Biz artık böyle siyasetçiler görmek istiyoruz!
Ailesi, akdrabası ya da yakın dostları ve de partisinden daha çok toplumun geneli için çalışacak, bunu yaparken de adaleti ön planda tutacak…
Zira bunu yapmazsınız, vatandaş da ‘bunların hepsi aynı’ diye tutturur ve bundan etkilenecek olan yine siyasetin kendisidir.

Ahmet Kaşif’in oğlu müteahhitlik yapıyorsa aç mı kalacak?
Elbetet değil!
Ama işini yaparken işlerine babasını karıştırmayacak…
Babası da kapı kapı gezip oğluna ihale istemeyecek!
Ahmet Kaşif’in kızı eğer başarılı bir devlet memuruysa, işinde gerektiği gibi yükselemeyecek mi?
Elbette yükselecek ama bunu babasının bakan olduğu bir dönemde değil, olmadığı bir dönemde yapacak…
Bakın o zaman kimsenin bir itirazı olur mu?
Şimdi diyebilirsiniz ki, eski siyasiler bir bakın, onların evlatları yakınları nerelere kadar geldiler.
Doğrudur, bir çoğu hak etmeden şimdi bazı makamları işgal etmektedirler…
Ama şunu da unutmamak lazım ki, eski kötü örnekleri kendimize rehber edinirsek, onar yaptı ben de yaparız mantığı ile gidersek bunun toplumun geneline yararı nedir ki?
İki yanlışın bir doğru etmediğini kavrayalım lütfen artık!



“Onkoloji doktorları teşvik edilmeli”


Ne acıdır ki bu ülkeyi yönetenler, bu ülkenin insanına onkoloji uzmanı sunamadı bunca yıldır. Türkiye'de nice Kıbrıs'lı onkoloji doçenti, profersörü varken, biz onkoloji uzmanı dahi sağlık bakanlığı kadrolarında bulunduramadık. Bunun için gerekli adımları atamadık. Medikal onkoloji, tıp mezunlarının zaten pek tercih ettikleri bir branş değildir. Bu branşın kendine özgü gerçekleri var çünkü. O nedenle pek tercih edilmiyor. O nedenle devletin üzerine düşen, onu cazip kılacak teşvikler vermesidir. Ama oturulmuş ve kendi haline bırakılmış. Kendi halinde bırakılmaya devam edilirse önümüzdeki yıllarda da yine ayni eksiklik devam etmeye mahkumdur. Yeni mezun hekimlere cazip gelecek avantajlar ortaya konması gerekmektedir. İnşallah sn. ahmet Gulle bunu görüp bir an önce nasıl teşvik edebileceğinin yollarını arayıp bulur. Bir kez daha belirtmekte fayda var, bu branşın kendine özgü durumu nedeniyle yeni mezunların pek tercih etmediği görülmiştir. O nedenle cazip hale getirilmesi gerekmektedir.

(İbrahim KOBAT)




“Suç kimde?”

“Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde TDP v e CTP kurultaya gidiyor.
Ne kadar ilginç, her iki partide de Genel Sekreter, Başkan'a karşı aday.
Parti yönetme bir ekip işiyse ve Genel Sekreter, Başkandan sonra gelen 2. adamsa, partide birşeyler ters gidiyorsa, düzeltmek ortak görevleri değil mi, düzeltememişlerse, kusur her ikisinin de değil mi, tabii Merkez Yönetim Kurulu'nda görev yapanların payını/kusurunu da unutmamak gerekmiyor mu?
Başkanı günah keçisi yapıp, Genel Sekreter'in göreve talip olması, bu ülkedeki demokrasinin düzeyini gösteriyor.
Hep ben ben ben ben..........
Suçu başkalarında değil, partiler içindeki düzende aramalı…”

(Ülker FAHRİ)


GÜNÜN FOTOĞRAFI



MESAJ KUTUSU


Sayın Hamit BAKIRCI,
siz iyi bir siyasetçi olacaksınız. Sakın eski ve kaşarlanmış siyasilerin tuzaklarına düşmeyin. Onlar sizi sadece kullanırlar ve işleri bitince de kağıt parçası gibi buruşturup atarlar. Aman gözünüzü seveyim doğru yoldan çıkmayın…

Sayın Ali ÇELEBİ, Mehmetçikli partilileriniz İskele Kaymakamlığına getirilmeniz için parti merkezine yoğun baskı yapmaya başladı. Tek sorun kamudan gelmemiş olmanız. Zira Özkan bey müşavir ordusunu büyütmemek için ince eleyip sık dokuyor.

Sayın Özdemir BEROVA, organ nakli yasasını bekleyen yüzlerce ailenin umutlarını yeşerttiniz. Yasa geçer geçmez çok sayıda vatandaşın bağışta bulunacağı da söyleniyor. Bizi de listenin üst sıralarına yazabilirsiniz…

Sayın Mehmet ÇAKICI, Ankara ziyaretinizde ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret etmeniz gözlerden kaçmamış. Acaba dedik buradan birilerine mesaj mı vermeye çalıştınız?

Sayın Emir ERSOY, iki oğlanla birlikte gittiğiniz avda tavşana 6 fişenk sıktığınız halde vuramamışsınız. Hadi biz iyi nişancı değilsiniz biliriz de oğlanlara ne oldu böyle? Ara sıra atış poligonuna gitmekte yarar var…

Sayın Mehmet ÇAĞLAR,
genel başkan adaylığı konusunda ilk hamleyi siz yaptınız ama sonra sessizliğe gömüldünüz. Kamuoyuna niçin aday olmadığınızı belirten bir açıklama borçlusunuz.

Sayın Mehmet KORTAY, görevden alınmanıza rağmen onkoloji servisi konusundaki çabalarınız memnuniyetle izleniyor. Siz yola devam edin basın da sizi sonuna kadar destekleyecektir, hiç kuşkunuz olmasın…

Sayın Deniz GÜRGÖZE,
insan Adana’ya kadar gidip de Adana kebap yemez mi? Mc Donalds ile idare ettiğiniz ve bütün paraları çarşıda alışverişte tükettiğiniz gözlemlenmiş. Bu konuda bütün kadınlar aynıdır değil mi?

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, KOP üyeliğine tamamen karşı çıkmanız ve alternatif göstermemeniz parti içinde özellikle de gençler arasında tepki ile karşılanıyor. Bu konuda biraz çalışmakta yarar var…

Sayın Kudret ÖZERSAY, Karpaz bölgesindeki kaçak işçi olayını iyi yakaladınız doğrusu. Bir çok sözde büyük kuruluş pahalı diye bölge halkını değil yırt dışından getirdiği kaçak işçileri çalıştırıyor. Umarız ilgili bakanlık bunu çıkışınızı ihbar kabul eder…

Sayın Abdi ÇETİNKAYALI, CTP’den Büyükkonuk belediye başkanı adayı olmak için kolları sıvadığınız gözlemleniyormuş. Biz sizi iyi bir UBP’li bilirdik hayırdır ne oldu da keskin bir dönüş yaptınız?

Sayın Suphi HÜDAOĞLU, son günlerde parti içinde kendinizi öyle bir sakladınız ki partilileriniz hayli üzgün. Oysa bir çok partiliniz sizi genel başkanlık makamında görmek istiyor. Siyasetten bıkmak için daha çok genç bir yaştasınız…

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, KTÖS gibi sert ve kararlı bir sendika nasıl oldu da size karyı bu kadar hoşgörülü davrandı doğrusu hayret edilecek bir şey. Bunu iyi değerlendirip bir an önce eksiklikleri tamamlamaya bakın…

Sayın Abdullah ÜÇGÖZ, göbek biraz ileri fırlayınca bir takım resimleri fotomontaj sistemiyle kullanmaya başlamışsınız. Madem ki moraliniz böyle düzeliyor bizim için bir sakıncası yok…

Sayın Süleyman İRVAN,
siz istediğiniz kadar okur temsilciliği yaparak medyaya katkıda bulunmaya çalışın, okurlar sizin kadar ilgi göstermeyip yeteri kadar eleştiri getirmiyorsa sizin yapacağınız çok bir şey yok…

Sayın Mert ÖZDAĞ, Yeni Düzen Gazetesi yazı işleri müdürlüğünüz hayırlı ve uğurlu olsun. Bundan böyle bütün haberlerden sorumlu olacağınız için sorumluluğunuz bir hayli fazla…Kolay gelsin diyoruz…




Günün Fıkrası

Hasta


Doktor, erkek hastasını muayene ettikten sonra, adamın eşi ile özel konuşmak istediğini bildirdi. Adam dışarıya çıktıktan sonra, kadına ciddi bir sesle durumu anlatmaya başladı:
“Eşinizin hastalığı ciddi” dedi. “Korkunç bir stresi var. Söylediklerimi uygulamazsanız, bilin ki ilk gerginlikte ölecek.”
Sonra devam etti:
“Her sabah mükemmel bir kahvaltı hazırlamanız gerekli… Neşeli olmasını sağlamaya dikkat edin. Öğlen için de yanına çok iyi bir yemek vermelisiniz. Dört başı mamur bir menü. İş yerinde onu yesin. Akşam yemeği olarak ya yumuşacık bir biftek, ya da bonfile hazırlayın. Bol sebze garnisiyle. Haftada iki akşam da mükellef bir balık. Rakısına bir adet buz yeterli. 35’liğin yarısını geçmesin. Keyiflenir de ‘bir duble daha’ derse bırakın içsin. Böylece gevşer biraz daha. Konuşurken sakın keyfini kaçıracak konulardan bahsedeyim demeyin.
Özel problemlerinizi de kesinlikle açmayın. Yoksa kötüleşiverir.
Kendinize mutlaka dekolte bir kıyafet seçin. Bakımlı olun.
Yanına oturup sırtını ovun. Televizyonda maç seyretmesi için her akşam teşvik edin.
Siz de yanına sessizce oturup kırmızı şarap servisi yaparsanız fevkalade olur.
En önemli nokta da şu: Haftada birkaç akşam seks yapın ve onu her bakımdan tatmin etmeye bakın... Eğer bu söylediklerimi aksatmadan bir yıl kadar uygularsanız, sanırım o takdirde kocanız iyileşip normal hayatına dönecektir ve uzun bir mutlu yaşam sizi bekleyecektir.”
Eve dönüş yolunda koca, eşine sordu:
“Doktor ne dedi sana?” dedi.
Kadın kısaca cevap verdi:
“Ölecekmişsin.”