Uzun süredir bir soruya cevap bulmaya çalışıyorum. Siyasi güvensizliğin sebepleri nelerdir? Toplumsal kaygısı olan her birey kendi yaşam çizgisi süresince çeşitli sorulara cevap arar. Aranan cevaplar kişinin ilgi alanlarına göre değişir. Kimisi kültürel, kimisi teknolojik, kimisi biyolojik, kısacası yelpaze çok geniştir. Bulacağınız neden-sonuç ilişkisi de sizi tatmin etmelidir ki, ilgili olduğunuz alan sizi tatmine ulaştırsın. Eğer yapmış olduğumuz işten veya araştırmadan ileri bir safhaya geçmiş iseniz, bilgi, kültür ve maddiyat anlamında birçok kazanımınız olur.
Bizim KKTC’de acaba kaç tane kütüphane vardır; bilenimiz var mıdır? Okuyan, araştıran ve kültür ile beslenen insanlarımızın sayısı çok değil ki, davranışlarında farklılıklar görülsün... Sürekli şikayet ederek birbirimizi suçlamaktan bir türlü öteye gidemeyen bir siyasi anlayışa sahibiz. Bu anlayış bizim o kadar çok kanımıza işlemiştir ki, takım tutar gibi, öç alır gibi siyasi tercihler yapıyoruz. Küçük bir toplum olduğumuz için, bir takım şeyler çok çabuk yayılıyor araştırmadan, doğru bilgiye ulaşmadan dedikodu yapmak da kanımıza işlemiş. Siyasi ahlak, ethik değerler, adalet, eşitlik gibi kavramlar bizde hep havada kalıyor.
Bir siyasi parti diğerini suçluyor, iktidara geldiğinde asla yapmayacağını söylüyor, ancak birbirlerinin kopyası olmaktan öteye gidemiyor. Bundan dolayı da siyasetçiye olan güven eksilerdedir.
Şimdi vereceğim örnek belki bize uç noktalarda gelebilir. Yalova’da körfez geçiş köprüsünün bağlantı halatlarından biri kopuyor ve kendini sorumlu tutan Japon mühendis intihar ediyor. Yanındaki notta ise halatın kopmasından kendini sorumlu tuttuğu ve bu yüzden intihar ettiğini de açıklamış kendisi. Sosyal medyada bu olay için “Onur intiharı” denmiştir. Acaba bu olayın aynısı bizde olsa, ne olurdu? Hadi varsayımlar yapalım: 1. Bakan özür dilerdi, 2. İhaleyi alan şirket bakanlığı suçlardı, 3. Başbakan açıklama yapar, eski hükümeti sorumlu tutardı, 4. Mühendis gizliden daha çok ihale almaya devam ederdi, 5. Dedikoduyla gündem değiştirilirdi, 6. Mühendisimiz terfi eder mühendisler odası başkanı olurdu, 7. Çamur başkasına atılırdı v.s.
Sonuç olarak bırakın intiharı, ne istifa eden olurdu, ne de suçu üstlenen. İlerici ve bilim toplumu ve kültürüne sahip olmak çok farklı ahlaki davranışlar gerektirir. Biz daha bu seviyeye gelmek için bin fırın ekmek yememiz gerekiyor. Güzelim adayı yok etmek için her şeyi dejenere ettik, tükettik; geriye adaletten yoksun, mutsuz insan toplulukları bıraktık. Uyuşturucu, trafik, çevre ve hava kirliliği gibi her gün gittikçe artan sorunlarla boğuşan bir toplum olmaktan öteye gidemedik bir türlü. Başarıya odaklı insanlarımızın çoğu yurt dışına kaçmıştır. Oysa ki Kıbrıs insanı neler yapabilirdi bu güzelim adada.