Kıbrıs'ın her iki kesimi son iki aydır yeni bir "dizi"nin keyfini sürüyor. Entrika, ihtişam, diplomatik manevralar, şan, şöhret dolu Türkiye dizilerini aratmayan bu yeni yaptın ismi "ortak metin". Bilindiği üzere, son birkaç aydır, Nikos Anastasiadis Hükümeti Kıbrıs Müzakeleri'nin tekrardan başlaması için öncelikle bir ortak metin üzerinde anlaşılması gerektiğini ısrarla vurguluyor. Anastasiadis'e göre ortak metin federal çözüm hedefinin hayata geçirilmesi için yaşamsal bir önem arz ediyor. Bu bağlamda, ortak metnin federal çözümün belirleyici kıstaslarını içeren bir hüviyete bürünmesi tasarlanıyor.
Türk tarafı Anastasiadis'in yukarıda arz ettiğimiz görüşüne katılmıyor. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun yakın çevresine göre, Anastasiadis müzakere masasından ayrılmak için fırsat kolluyor. Ekonomik ve siyasi açıdan köşeye sıkışmış olan Anastasiadis, müzakereleri kendi cumhurbaşkanlığının son dönemine dek erteleyip, müzakere masasına "doğalgaz kartı" ile muhtemelen 2016'dan sonra dönmek istiyor. Eroğlu'na göre, Anastasiadis ortak metin meselesini masadan kaçmak için bir araç olarak kullanmanın derdinde. Rum tarafının bu konudaki ısrarı başka bir şekilde açıklanamaz. Türk liderliğinin görüşü bu yönde.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen liderler zirvesi de, ortak metin engelinin aşılmasına katkıda bulunamadı. Taraflar kendi tezlerinde ısrarcı olunca, Kıbrıs Sorunu'nun çözümü başka bahara kaldı yönündeki düşünceler adanın her iki kesiminde de gür sesle seslendirilmeye başlandı. Adanın hem güney hem de kuzey kesiminde hakim olan hayal kırıklılığı futbol meselesinde kat edilen yeni mesafeye rağmen gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.
Müzakerelerin seyrine yönelik olarak dillendirilen olumsuz senaryolara rağmen, son günlerde Kıbrıs (Rum) Cumhurbaşkanlığı kulvarlarında iki hususun altı çizilmeye başlanmış durumda. Birinci husus meşhur ortak metin ile ilgili. Anastasiadis'e yakın kaynaklar ilerleyen günlerde bu konuda bazı olumlu gelişmeler ve adımlar bekliyor. Bize ulaşan son bilgilere göre, çeşitli diplomatik kanalların ve unsurların devreye girmesiyle beraber, ortak metin babında iki taraf arasındaki derin uçurumun yavaş fakat kararlı adımlarla aşılmaya başlandığı yönde. Rum hükümet kulvarları bu konuda fazla teferruata girmiyor. Ancak cumhurbaşkanlığı sarayında müzakerelerin seyrine yönelik olarak olumlu bir havanın varlığı artık çıplak gözle gözlemlenebilen bir hadise.
Rum tarafının üzerinde durduğu ikinci konu Türkiye hükümeti - Kuzey Kıbrıs liderliği ilişkilerinin seyri ve bu ilişkilerinin Kıbrıs Müzakerelerine etkisi. Bazı Rum politikacılara ve analistlere göre, son dönemde Ankara - Kuzey Lefkoşa hattında gözlemlenen dalgalanmalar artık Kıbrıs Müzakerelerine izini bırakmaya başlamış durumda. Bu bakış açısına göre, Ankara ve özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve yakın çalışma arkadaşları Rum tarafı ile tüm diyalog kanallarının kullanımından ve müzakere masasına yeni ve belirleyici fikirler koymaktan yana. Ankara "back door policies" kanalları ile Anastasiadis'e ve yakın çalışma arkadaşlarına sıcak mesajlar gönderirken, Eroğlu diyalogu ve müzakereleri zedeleyici yaklaşımlar geliştirmekle meşgul. Rum tarafına göre, Eroğlu 2015 seçimlerine "müzakere masasında Rum tarafına hiçbir şey vermedim" edasıyla katılmak istiyor. Oysa, Türkiye 2015 yılına dek Kıbrıs'ta var olan statükonun dönüşümünden yana. Bu dönüşüm arayışının bir ayağında Kıbrıs Sorunu, diğer ayağında ise Kıbrıs'ın kuzeyindeki "klientalist sistemin" yeni çağa ayak uydurulması arayışları bulunuyor. Anastasiadis'in ve yakın çalışma arkadaşlarının düşüncesi bu yönde...
Teferruatlar bir yana, kanımca şu nokta özel önem arz ediyor: Müzakereler bağlamında pesimist ve donuk bir perspektifi dillendiren Türk liderliğinin aksine, Rum tarafı, yakın dönemde Kıbrıs Sorunu ile ilgili önemli gelişmelerin gündeme geleceği kanısını taşımakta. Bu bakış açısının sübjektif ya da objektif olduğunu ileriki günlerdeki gelişmeler gösterecek.