Sadaka, Allah rızası için fakirlere, muhtaç kimselere, karşılıksız olarak verilen mal veya paradır. Yani Allah yolunda yapılan harcamadır.
Yapılan herhangi bir yardım veya iyiliğin sadaka sayılabilmesi için şu üç özelliğin birlikte bulunması gerekmektedir; 1) Allah rızası için yapılmalıdır, 2) Özellikle fakir ve ihtiyacı olan kişilere yapılmalıdır, 3) Karşılıksız olarak yapılmalıdır. Bu üç şart birlikte gerçekleşmezse verilen şey sadaka olarak değer kazanmaz.
Kültürümüz ve dinimiz gereği, yardıma muhtaç insanlara yardım etmemiz söz konusu. Bu uygulama geçmişten bu güne devam etmektedir. Bu yardım yapılırken de dellal edilmemesi esastır. Gerçi günümüzde bu yardımlar yapılırken verenin reklamı yapılır hale geldi ama bu doğru bir tavır değildir.
Yetişkin herkes ‘Allah rızası için fakire bir sadaka’ ifadesini mutlaka duymuştur. Bunu genellikle, dilenen insanlar söyler. Ülkemizde dilenen insan sayısı oldukça azdır. Bir yol kenarında durarak dilenenlere görevliler genellikle müdahale ederek dilenmesine müsaade etmezler. Buna karşı dilenenler de çareyi iş yerlerinin kapılarına dayanmakta buldular. İş yerinin kapısına gelerek avcını açar ve para bekler. Çoğu iş yerlerinin sahipleri de birkaç lira verirler.
Türkiye’de dilenme daha yaygındır. Bunu hem öğrencilik yıllarımızda hem de şimdilerde gezmeğe gittiğimizde görürüz. Özellikle sakat görüntüsü verilen çocuk ve yetişkinler yol kenarında dilenirler. Çoğu kez görevlilerin müdahale ettiğini görürüz. Türkiye büyük ülke ve yoğun nüfusa sahip olduğu için, insanlar dilenenlere mutlaka para verirler. Büyük yerleşim yerlerinde dilenme kazançlı bir iş. Zahmet etmeden iyi bir kazanç elde edilmektedir. Bu işi meslek edinen çeteler olduğu da haberlerde verilmektedir.
Emeksiz para kazanma son zamanlarda şekil değiştirdi. Engelliler adına piyango bileti satışı, engelliler adına gazete ve dergi satışı gibi. Bunun benzerini İstanbul’da da gördüm. Siz almak istemezsiniz, karşı taraf da ısrarla size elindeki gazeteyi satarak para almak ister. İstanbul’da gazeteyi istemeyip para verdiğim de oldu. Gelelim kuzey Kıbrıs’a. Piyango bileti ve gazete satanlar o kadar çoğaldı ki, her market önünde her sokakta karşılaşabilirsiniz.
İnsanların duygularını istismar ederek yaptıklarının engellilere yardım amaçlı olduğunu iddia eden bu kişiler ellerindekini ısrarla size satmaya çalışırlar. Büyük marketlerin önlerinde duranlar yanında, evleri dolaşanlar da var. Kapıyı çalarak bilet veya gazete satmaya çalışmaktadırlar.
Türkiye’de bir süre önce geçirdiği trafik kazası nedeniyle evinde istirahat ettiği günlerde Mahmut İslamoğlu hocamı ziyarete gittim. Konu konuyu açarken, bu yardım toplama konusunu dile getirdi. Bu konuda verilen rahatsızlığı bir yazıda vurgulamamı istedi. Tesadüfe bakın ki, tam ayrılacakken, kapı çalındı. Kapı açıldığı zaman bir bayan, engelliler yararına gazete sattığını söylüyor. İlgilendim ve bayana ev sahibinin ciddi bir trafik kazası nedeniyle istirahat ettiğini ve rahatsız etmemelerini söyledim. Arabama doğru ilerlerken sokağın daha ilerisinde bir bey de aynı amaçla evleri ziyaret ediyordu. Köylere dahi gittiklerini görürsünüz.
Bu şekilde para toplama o kadar istismar edilir hale geldi ki engelli dernekleri yetkilileri de açıklama yapmak zorunda kaldılar. Engelli derneklerinin yetkilileri, kendileri adına satılan gazete, dergi ve yardım biletlerine itimat edilmemesini belirterek, gazete, dergi ve bilet satmadıklarını duyurdular. Bu tür tavır içinde olanlara inanılmamasını istediler. Bu açıklamalar karşısında yetkililerin tedbir alması gerekmektedir. Bunu istismar edenlere de gereken cezalar verilmelidir.
Engelli derneklerinin yetkililerinin bu açıklamaları mart ayı ortalarında yapılmıştı. Bir tedbir alındı mı? Sanmıyorum. Çünkü birkaç gün önce yine büyük bir market önünde engellilere yardım amacı ile gazete sattığını söyleyenlerle karşılaştım.
Haksız kazanç elde etmeye çalışan birisi ile yaşadığım bir olayı da anlatayım. Ajanstayım, saat 12.00 gibi acele dışarı çıkmak üzereyken, beni bekleyen bir bey olduğu söylendi. Sarışın tipli bir bey. ‘Buyurun, konu neydi’ dedim. ‘Ben sizi değil kardeşinizi isterdim’ dedi. Ben de ‘Hangi kardeşimi’ diye sordum. ‘Mustafa’yı’ dedi. Ben ‘Mustafa diye kardeşim yok ama, az sonra geri geleceğim, derdin ne ise yardımcı olurum’ deyip çıktım. Esasında bir tek kardeşim var. O da Özgün. Döndüğümde beyi sordum. Başka arkadaşa göndermişler. Diğer arkadaşa da giderek kardeşini merak ettiğini sormuş. Arkadaş da kardeşine bir şey olduğu endişesi ile kardeşinin adını söyleyerek ona koz verince, birlikte askerlik yaptıkları gibi gerçek dışı beyanda bulunmuş ve annesi hastanede olduğu için para istemiş. Buna benzer dolandırıcılık olaylarını hem duydum hem de gazetelerde okudum.
Demek ki dilenenlerin ‘Allah rızası için fakire bir sadaka’ ifadesi zaman içinde de şekil değiştirmiş. Kimisi annesini tedavi ettirecek diye para toplarken kimileri de engellilere yardım olsun diye gazete, dergi ve bilet satarak para toplamayı tercih ediyor. Dikkatli olalım.