Telefonda uzun uzun konuşmaktan nefret eden birisiyim.
Görüşme biraz uzadı mı beni önce ter basar, görüşmeyi uzatan karşı tarafın konuşması bitsin diye dua ederim…
Ama sonuçta işte, bu meslekte olduğunuz zaman telefonda konuşmak şart olduğu için, çok fazla bir şansınız yok…
Uzun telefon konuşmaları, haberlerimizin ve yorumlarımızın en büyük kaynağı oluyor…
Star Medya Grubu yönetim kurulu başkanı Ali Özmen Safa ile yaptığımız telefon konuşması bizim rekorumuzu oluşturduğu için yukarıdaki başlığımız da bu şekilde ortaya çıkmış oldu…

Birkaç gün önce ‘bu seçmenlere dikkat’ başlıklı yazımızı hatırlarsınız.
Ali Özmen Safa’nın sahibi olduğu İskele Boğazı’ndaki Safaköy’de 9 uyduruk seçmeni konu etmiştik…
Birileri sırf koltuğu korusun ve vekilliği sürsün diye ülkenin çeşitli ilçelerinden buraya seçmen taşımış ve biz de yorum yapmıştık.
İşte o yazımız Ali beyi üzmüş olacak ki, önceki gün telefonda aradı ve hem üzüntülerini belirtti hem de çok değişik konularda sohbet etme imkanı bulduk kendisi ile…
Tam 66 dakika boyunca…

Sayın Safa, 28 Temmuz seçimlerinde geçerli sayılmayan 8 bin oyu ciddi bir şekilde dert etmiş kendisine.
Önce ‘benim köye 9 seçmen taşınmış bunu mu dert ediyorsunuz’ diye sitem etti…
Sonra da oyu geçersiz sayılan 8 bin seçmenin hesabını kim verecek diye sordu!
Hiç de parmağının arkasına saklanmadan “Nevvar Nolan sırf bu nedenle istifa etmelidir” dedi!
Yalan da değil hani!
Seçimlerde 8 bine yakın seçmenin oyu o veya bu nedenle iptal edildi ama kimse bunu yargılamadı, gündeme getirmedi…
Birkaç bir oyla vekil olunduğu bir ülkede, 8 bin iptal edilen oyun partilerin ve adayların kaderini nasıl olumlu ya da olumsuz etkilediğini kimse masaya yatırmadı…

Sohbet anında Ali beyin şu sözleri bizi üzmedi ama düşündürdü:
“Levent, sayfasını dolduramaz ve Safaköy’ü yazar…”
Ali bey bunu söyledi ama aslında kendisi de bunun doğru olmadığını çok iyi biliyor, bundan adımız gibi eminiz.
Sağ olsunlar kaynaklarımız o kadar çok ki, haber ve konu sıkıntımız hiçbir zaman olmamıştır.
Örneğin Ali beyle yaptığımız telefon konuşmasını ki bize göre çok önemlidir, konuşmadan tam 4 gün sonra kaleme alabildik, şükürler olsun kendisini söylediğinin aksine haber bolluğu yaşıyoruz.
Bize güvenenler ve inananlar, ihbar üstüne ihbarlar yapıyor, biz de bunları sırayla sayfamıza taşıyoruz.
Ali beye de söyledik, Mağusa’daki önceki sene yapılan ara seçimlerde Resmiye Canaltay sadece iki oyla seçimi kaybetti ve bu yüzden Safaköy’deki 9 seçmen bu yüzden önemlidir…
Daha da önemlisi, burada sayıdan daha çok, biz siyasette ki kirli oyunlardan sadece bir tanesini kamuoyunun ve yetkililerin bilgisine getirdik…
Yoksa, Ali Özmen Safa ile bir derdimiz yok ki!

Ali bey diyor ki:
“Ben bir inşaatçıyım, siz ise gazeteci…”
8 bin seçmenin oyunun iptal edilmesini araştırıp olayın peşini bırakmamamız gerekirmiş.
Belki doğru da…
Biz gazeteciysek, kendi medya patronu olduğunu niçin unutuyor ki?
Elinde bir günlük gazete, bir televizyon ve İngilizce gazete olan bir medya patronu, böyle önemli bir konuyu pek ala ki günlerce manşetlerinde işleyip dikkat çekebilir, gündem yaratabilirdi…
Kendi çıkarları için günlerce manşet haber yapan, televizyon ana haber bültenlerini kendi iş çıkarları için günlerce kullanan ve siyasilere baskı unsuru olmaya çalışan Sayın Safa, olay toplumsal olunca mı gazeteci olduğunu unutuyor acaba?
Ne derin çelişki değil mi?

Sohbetin esas can alıcı kısmı şimdi başlıyor…
Biz gazeteciyiz ve sadece gazetecilik yapıyoruz.
Ama Ali bey, hem bir medya patronu hem de bir iş adamı…
Böyle olunca da siyasetten uzak kalmasının imkanı yok, zira bir iş adamı siyasetçiye yakın olmazsa, bu ülkede iş yapmasının imkan ve ihtimali yoktur…
Ve işte can alıcı soruyu soruyoruz;
“Seçimlerde niçin bazı siyasetçilere destek verdiniz” diye!
Böyle bir soruyu bekliyor muydu bilemem ama şaşırdığını belli etti…
Yutkunduktan sonra konuşmaya başladı ve 60 yıllara gitti, 12 yaşındayken silah taşıdığını anlattı…
Baktım tarih konuşmayı uzatacak bir kez daha sordum:
“Şu siyasilerle olan ilişkinize gelsek” dile uyardım kendisini…

Baktı ki kaçış yolu yok, tarih dersini bitirip iş konularına geldi…
1963 yılında, İngiltere’ye gidip çalışma hayatını anlattı…
Oradaki işlerini, kazandıklarını ve 2003 yılında doğup büyüdüğü ülkesine yatırım için geldiğini…
Ve 1963 yılında bıraktığı ülkesinin, 2003 yılında hiç de bıraktığı gibi olmadığını, bulamadığını…
Ve işte can alıcı sorumuza can alıcı cevabı şöyle oldu:
“Ne yazık ki, ülke siyasetçiye mahkum olmuş, yatırımcı siyasetçiye mahkum edilmiş…”
Sözün bittiği nokta değil mi?
Belki acı bir gerçektir ama Ali bey de böylelikle bir işadamının, bir medya patronunun nasıl siyasilerin oyuncağı olduklarını daha güzel anlatamazdı…

Sayfadaki resim, Ali Özmen Safa’nın Safaköy’deki yarım kalmış inşaatının resmidir.
Çok ciddi bir para olan tam 50 milyon TL atmış buraya!
Ama para bitmiş ve inşaatta yarım kalmış…
Yaptığı tüm kredi taleplerine de olumsuz yanıt almış…
Hatta siyasetçiler beni kandırdı diyor, açık ve net olarak!
Elbette üzücü bir durum…
Bir kere orada yatan bir milli bir servet var ve ya kendinin, ya da siyasilerin hataları yüzünden, hatta verdikleri sözleri tutmamalarından dolayı koca bina içler acısı bir şekilde eskimeye yüz tutuyor orada…
Ali beyin günahları ve sevapları bir yana, o bina bir şekilde biterse, Ali beyle birlikte ülkenin kazanacağını da akıllardan çıkarmamak lazım…
Birileri onun elinden tutar mı bilemeyiz ama, belli ki medya patronluğu ve bazı siyasilerle olan ilişkisi beş para etmemiş…

Bazıları yarım olsa da Ali bey ülkeye hatırı sayılır bir yatırım yapmış…
İngiltere’de kazanmış, kendi ülkesine yatırmış…
Pişman olduğunu da saklamıyor hani…
Ve soruyor;
“Ben bu ülkeye yüklü yatırım yaptım, peki hangi siyasetçinin bir dikili taşı var” diye?
O soruyu da artık siyasetçilere ithaf ediyoruz…

Çok yazdık, bir kez daha hatırlatmakta yarar var;
Bu ülkede hiçbir işadamı kimsenin kara kaşı, kara gözü için medyaya el uzatmaz…
Medya artık günümüzde bir silah haline getirilmiş, gazetecilerin değil patronların eline geçmiştir…
Patronların menfaatine göre haberler ve yorumlar yaptırılmakta, yapmak istemeyenler ya da çizgi dışına çıkanlar, sorgusuz ve sualsiz işten atılmakta, meslek ilkeleri ayaklar altına alınmaktadır…
Ve acı olan, bunca meslek örgütü varken, bunlar tabela örgütü olmaktan dışarı çıkamamakta, meslektaşlarımızın kaderi patronların iki dudak arasında olurken, sessiz kalınıp sahip çıkılmamaktadır.
Bu yüzden, siyasetçi-işadamı ve gazeteci üçgenine bundan böyle çok daha fazla hassasiyet göstermeliyiz…
Ta ki patron siyasetçi ve patron özgürlüğü son bulup, gerçek basın özgürlüğü gelene kadar…



MESAJ KUTUSU


Sayın Sibel SİBER, çok kısa sürede çok işler başardınız, tebrik ederiz. Ancak hafta sonu sürekli mazbata mağdurlarından mesajlar aldık, 1 Eylül’den itibaren bir çok kişi yine mapushanenin yolunu tutacakmış, iletmemizi istediler…

Sayın Derviş EROĞLU, geçenlerde Sunat Atun, Erdal Özcenk ve Dursun Oğuz’u Saray’da konuk etmişsiniz. Yeni bir operasyon yapılacağı iddiaları var. Özellikle Mağusa hafta sonu bu haberle çalkalandı…

Sayın Hüseyin Avkıran ALANLI, MM 009 plakalı yeni BMW aracınız hayırlı ve uğurlu olsun. Bu özel plaka İskele çevrelerinde epey dedikodu konusu oldu. CTP ile koalisyon biraz uzak ihtimal oldu ama yine de Allah’tan ümit kesilmez…Allah kazasız belasız sürüşler ihsan etsin…

Sayın Suat GÜNSEL, bazı gazetecilere verdiğiniz destekler mercek altına alındı. Acaba diyoruz siz de medya patronluğuna bir el atsanız da bu işten bir kurtulsanız. Yoksa böyle daha karlı mı oluyor?

Sayın Serdar DENKTAŞ, Ercan ihalesi konusundaki açıklamalarınız Ankara’da olay oldu. Bu arada hafta sonu CTP ile yaptığınız gizli görüşmeler de gözden kaçmadı. Kuyruğuna kadar yüzdünüz ama son bıçağı vuramadınız…

Sayın Sinan BAĞDATLI, akşam saatlerinde akademisyen, gazeteci ve bazı siyasetçilere mangal partisi verdiğiniz gözlemlenmiş. Bunu yakında aktif siyasete atılacağınız mesajı olarak algılayabilir miyiz? Hadi hayırlısı bakalım…

Sayın Talip ATALAY, Muratağa Cami’sinin elektriklerinin borcu nedeniyle kesildiğini ve Şehitler adına yapılan etkinlikte komşu evden elektrik alındığını biliyor muydunuz? Bu arada size kötü bir haberimiz var, üç vakte kadar elinize devlet kapısından bir beyaz kağıt gelecek ve okuyunca tansiyonunuz tavan yapacak…

Sayın Bülent KILIÇOĞLU, sizin ve iş arkadaşlarınızın Ektam Kıbrıs LTD.den ihbarsız olarak durdurulmanız ülkede büyük infial yarattı. Biz de bundan sonra şahsen Ektam ürünlerini boykot kararı aldık. Sonuna kadar yanınızdayız…

Sayın Mehmet SEYİS, Mehmet Özkardaş ile birlikte Ektam’dan durdurulan çalışanlara destek açıklamalarınızdan dolayı teşekkür mesajlarınız geliyor. Tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz…

Sayın Günay ŞEHERLİ, muhterem babanızın vefatını üzülerek öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet, size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip etsin…

Sayın Ziya EMİR, haber sitenize bir üniversite sahibinden müthiş derecede baskı yapıldığını ve haberlerinizin yönlendirilmeye çalışıldığını öğrendik. Bunu birkaç gün içinde deşifre ettiniz ne ala, yıksa biz kaleme alacağız haberiniz olsun…

Sayın İsmail BAŞARIR, giderayak şu Haspolat yolundaki olmayan refüjleri bir halletseniz diyoruz. Zira yeni hükümetin kurulması biraz daha zaman alacak gibi görülüyor. Bölge halkı büyük huzursuz duyuyormuş…

Sayın Sonay ADEM, belki mükemmel bir siyasetçi olamadınız ama komşularınız artık size ‘mükemmel dede’ demeye başladılar… Allah mutluluğunuz artırsın, maşallah gözlerinizin içi gülüyormuş…

Sayın Selda İÇER,
biz burada sıcaklarla boğuşurken siz Doğu Karadeniz’de akşamları yorganla yatıyormuşsunuz. Dönüşte hamsi getirmezseniz elimizden çok çekeceksiniz bilmenizde yarar var…

Sayın Doğuş DERYA,
parti içinde her geçen gün daha fazla taraftar topladığınızı biliyor muydunuz? Duruşunuzu koruduğunuz müddetçe en tepeye kadar yükseleceğinizden hiç kuşkunuz olmasın…

Sayın Ömer TATLI, mavi kapak toplayarak bir engelli vatandaşımıza sandalye kazandırma çabalarınızı ayakta alkışlıyoruz. Umarız bu hareketiniz tüm bölge halkına iyi bir örnek teşkil eder…

Sayın Hüseyin EKMEKÇİ,
Mersin tatiliniz maşallah epey yaramış diyorlar. Enine epey genişlediğiniz ve bolca kilo aldığınız gözlemlenmiş. Artık orta yaş grubundasınız dikkat etmekte yarar var…

Sayın Afet ÖZCAFER,
küçük oğlanı da askere gönderdikten sonra evde ediyle büdü baş başa kalmışsınız. Kaliteli kırmızı şarap ve biraz da peynir ile bu günleri atlatabilirsiniz. Hayırlı teskereler dileriz…




Günün Fıkrası

Duvar


Kudüs’e atanan bir Amerikalı gazeteci, ağlama duvarının önünden gelip geçerken, bir Musevi’nin her gün duvarın önünde diz çöküp dua ettiğini fark etmiş. Haftalarca aynı manzarayı görünce dayanamamış gazeteci. Bu adamla konuşmayı denemiş:
- “Sizi her gün dua ederken görüyorum.” Adam cevaplamış:
- “Evet, sabahları gelir, dünya barışı ve kardeşlik için dua ederim... Öğleden sonraları gelir, yeryüzündeki acıların ortadan kalkması ve bütün insanların refaha kavuşması için dilekte bulunurum...”
- “Ne kadardır sürüyor bu?”
- “Tam 25 yıldır...”
- “Bunca yıl sonra nasıl bir duygu var içinizde?”
- “Duvara konuşuyormuşum gibi bir duygu...”