Hemen bir empati yapalım;
4 kişilik bir aileniz var, mutlu mesut yaşıyorsunuz ama devlette tek bir çalışanınız bile yok!
Ailenin çalışan bireyleri özel sektörde, düşük maaşla zor şartlarda ve uzun mesai ortamlarında çalışıyor…
Yine de bir işiniz olduğu için şükrediyorsunuz…
Ama komşularınız sizin kadar şanssız değil!
Aileden tam 3 kişiyi devletin çeşitli kurumlarında istihdam etmeyi bir şekilde başarmışlar…
Siz akşamın geç saatlerinde evinize gelebilirken onlar öğleden hemen sonra evlerinde oluyorlar…
Sizin patrondan izin alıp da hastaneye gitmeniz bile büyük bir olay olurken onların mazeretle birlikte her yıl 4 gün izinleri var…
Sizin ailede özel sektörde çalışanlarının neredeyse iki katına yakın maaşlara var…
Yıl sonlarında siz tek bir aylığa talim ederken onlar 13. maaşı alıp maddi açıdan sizden çok öndeler…
Soru şu;
Bu durum karşısında ne kadar hoşgörülü olursunuz?
Ya da;
Hiç bu insanları kıskanmaz mısınız?
Kıskanmıyor gibi görülseniz de içinizde bir uhde oluşmaz mı?
Ya da böyle adalete, böyle sisteme isyan etmez misiniz!
Önceki gün adının Sevda Kapılgan olduğunu söyleyen bir kadın okurumuz aradı…
Bir arkadaşı bizi tavsiye etmiş ve bir şikayetinin olacağını ifade etti telefonda uzun bir görüşme yaptık…
Konuşmamızın sonunda kendisine ismini kaynak olarak yazıp yazamayacağımı sordum, çok hoşuma giden cevabı şu oldu:
“Elbette ki yazabilirsiniz benim kimseden korkum yok”
Çünkü bir gazeteciler alışığızdır yapılan ihbarlarda karşı tarafın son sözü şu olur:
“Lütfen ismimi vermeyiniz, bilirsiniz burası çok küçük bir ülke…”
Kimi zaman kızarım böyle diyenlere ama sonunda hak veririm…
Bir çoğunun devlette bir çalışanı olduğu için başına bir şeyler gelebileceği endişesi vardır ve isim vermekten çekinirler, zarar görmekten korkarlar!
Ama Sevda Kapılgan ailesinden kimse devlette çalışmadığı için sanırız daha rahattı!
Ya da artık sıkıntılar isyan etme noktasına gelmiş ve ‘ne olursa olsun’ mantığındaydı…
Şu anda işsiz!
Tek kuruşluk gelir kaynağı yok ama mesleği var;
Stenograf…
Hani şu özellikle mahkemelerde ve meclis oturumlarında en önde oturup konuşulanları alınan kararları yazan…
Bu işin eğitimi almış ama iş bulamamış!
Şikayetine gelince;
Cumhuriyet Meclisi’nde bu işi yapan 5-6 çalışan olduğunu söyledi…
Dikkat çeken ise şuydu;
Aynı aileden üç kişinin Meclis’te aynı işi yapması!
Yani stenograflık mesleğini icra etmeleri…
Duyunca inanmak istemedim ama ne yazık ki doğruydu!
Sevda hanım şikayetinde yerden göğe kadar halkı ne kadar isyan etse azdı…
Ve sevda hanımı dinleyip telefonu kapadıktan sonra ağzımdan kendiliğinden dökülen kelimeler şu oldu;
Adalet bunun neresinde!
 
 
 
Seyrüsefer parası niçin öderiz?
 
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Hasan Taçoy ülke genelinde bir çok yolun bakıma ihtiyacı olduğunu söyleyince aklıma geldi!
Sahi biz her yıl araçlarımız için epey de yüklü bir rakam olan seyrüsefer ücretlerini niçin öderiz?
Ya da bu para vatandaştan niçin alınır?
Sorunun cevabı çok basit;
Yollarımızın bakım ve onarımı için…
Hiç de mantıksız değil, vatandaşın ödeyeceği yine vatandaşa hizmet olarak dönecekse buna kimin itirazı olabilir ki!
Her yıl seyrüsefer ücretlerinden devletin kasasına 100 milyon TL girdiğini biliyor muydunuz?
Ben de bilmiyordum ve yeni öğrendim!
O zaman soru şu;
Madem ki biz bu parayı ödüyoruz, yollarımız niçin bu kadar bozuk ve kötü?
Niye toplanan paralar yollara değil de devletin kasasına yatıyor?
 
 
Tabela enflasyonu!
 
İş adamı Erbil Arkın Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü’ye bir mektup göndererek ‘Girne’yi kaybediyoruz’ dedi ve bu mektubunu da bazı basın organlarıyla paylaştı!
Çok da iyi yaptı!
Ülkenin hemen her yerinde bir tabela enflasyonu yaşanıyor ama turizm kenti Girne’de durum tam bir rezalet!
Reklam tabelası olmayan tek bir cadde kalmadı ve burada göze çarpan ise özellikle çemberlere konulan görüntülü tabelaların görüntü kirliliğinden başka sürüş güvenliğini de ortadan kaldırmış olması!
Yok böyle bir şey…
 
 
 
Su gelir güldür güldür…
 
Hepimizin çok hoşuna giden bir türkü;
“Su gelir güldür güldür
Gel de yar beni güldür
Bir damlacık kanım akmaz
Öldürürsen sen öldür…”
Çok büyük bir aksilik çıkmazsa 20 Temmuz tarihinde Anadolu suyu KKTC’ye ulaşacak!
Eski bakan Bakırcı geldi aklıma, ne demişti;
“Bu suyu biz yönetemeyiz…”
Yeni bakan Dinçyürek ise daha cesurdu;
“Suyu biz yöneteceğiz…”
Ve geldiğimiz son nokta;
Su gelecek ama halen ne yapacağız, hangi projeleri üreteceğiz, suyun ekonomiye katkısı ne olacak, kimsenin bir şey bildiği yok!
 
Yönetim kurulu maaşlarına zam!
 
Bakanlar Kurulu geçen hafta yaptığı toplantıda bir karar almış ve devlet kurumlarında yönetim kurulunda üye olarak görev yapanların maaşlarını ciddi bir zam yapmış…
Bilindiği üzere şimdiye kadar yönetim kurulu üyeliği yapanlar 12 ile 16 TL arasında aylık ödeneğe bağlanmışlardı…
Yeni kararla bu rakam 600 TL’ye çıkarıldı!
Bu da demektir ki bundan böyle artık yönetim kurulu üyeliklerine rağbet çok daha fazla olacak…
 
 
Bitirin artık şu davayı!
 
Mağusa’da Koray Başdoğrultmacı adlı vatandaşın Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı açması nedense bu sene daha fazla bir olay oldu…
Mağusa Mahkemesi önünde meydana gelen olaylar da ortada!
Milliyetçi guruplar ile Başdoğrultamacı’ya destek veren gruplar boğaz boğaza gelmiş durumda…
Mahkeme ise halen devam ediyor!
Bayrak tartışması çok ayrı bir konu…
Ama bunun yüzünden eğer bir cinayet işlenirse bunun hesabını kim verecek?
Bitsin gitsin artık şu dava!
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Hüseyin GÖKÇEKUŞ, YÖDAK ve Milli Eğitim Bakanlığı ortak Yükseköğretim Çalıştayı düzenledi ama siz her nedense ortalıklarda hiç gözükmediniz. Bunun geçerli bir açıklaması olacaktır değil mi?
Sayın Mehmet Ali TALAT, daha partinin başına bile geçmediniz ama partililer şimdiden kapınızda kuyruk oluşturmaya başlamışlar. İlk günden ipleri elden bırakırsanız arkası çorap söküğü gibi gelir aman dikkat!
Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, ALPET ve K.T.Petrolleri’ne toplamda litre başı 27 kuruş zam verdiniz ama Kıb-Tek’e kuruş çıkarmadınız. Yönetim çok yakında eylemlere başlarsa sakın şaşırmayın olur mu? Bakalım bu inat nereye kadar gidecek?
Sayın Celal CİN, Sayıştay’ın LTB raporunda isminizin geçtiği konuşuluyor. Belediyenin en iyi niyetli meclis üyesi olarak sanırız başınız ağrıyacak. Acaba diyoruz iyilik yap denize at diyenler yanlış mı söylemiş?
Sayın Özdil NAMİ, TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu satır aralarında size öyle güçlü bir destek verdi ki bundan böyle kesinlikle sırtınız yerine gelmez! Bundan böyle görüşmelerde sigorta görevini de üstlenmiş bulunmaktasınız…
Sayın Serdar DENKTAŞ, kısa bir Afyon ziyaretinden sonra yeni hükümet modeli için kampa çekildiğinizi öğrendik. Şifalı sular epey işe yaramıştır değil mi? Kamuoyu dört gözle atanacak yeni kişileri bekliyor, hadi bakalım hayırlısı…
Sayın Necdet OSAM, DAÜ’de bazı hoşlaşmadığınız yönetici çalışanlar olabilir ama eğer onların yerine eşlerini cezalandırmayı düşünüyorsanız büyük hata edersiniz. Umarız sekreterlerin aklıyla bu işleri yönetmiyorsunuzdur! Bizden uyarması…
Sayın Halil FALYALI, Oflu İsmail’i ülkede ağırladıktan sonra yaz ayında hacı olmak için Arabistan yollarına düşeceğinizi öğrendik. Allah kabul etsin, demek ki en sonunda doğru yolu gördünüz desenize…
Sayın Tahsin MERTEKÇİ, Futbol Federasyonu Başkanı Sertoğlu’na savaş ilan ettiğiniz söyleniyor! Şu sıralar futbol camiasının ‘yaramaz çocuğu’ olarak ilan edildiğinizi biliyor muydunuz? Formunuz bir hayli yerinde desenize…
Sayın Menteş GÜNDÜZ, kısa bir süreliğine olsa da yeni bakanlık görevinizi kutlarız. Artık DP’den kaçma şansınız pek kalmadı değil mi? Hayırlara vesile olsun artık, bu görevin tadını bırakmaya bakın…
Sayın Boysan BOYRA, dün Lefkoşa Belediyesi koridorlarında çalışanların ortak sohbet konusu siz oldunuz. Artık bundan böyle Sayıştay raporu çok daha fazla önem kazandı değil mi? Hakkınızda hayırlısı artık…
Sayın Sibel SİBER, Meclis’de aynı aileden üç kardeşin birden görev yapması biraz manidar olsa gerek değil mi? Bu arada oraya istihdam yapılırken hangi yöntemin kullanıldığı da merak konusu olmuş, bilesiniz…
Sayın Baki AYGÜN, Karadeniz Kültür Derneği Başkanlığınız hayırlı olsun. Tek adaylık sesim umarız hem derneğinize hem de ülkemize hayırlı olur. Şimdi merak edilen konu ilk hamsi partisini ne zaman yapacak olmanız.
Sayın Hasan TAÇOY, Lefkoşa-Girne Dağ yolundan en son ne zaman geçtiniz bilmiyoruz ama özellikle Lefkoşa’dan giderken çok büyük bir bölüm ağır araçlar nedeniyle çökmüş durumda ve bu yolu bilmeyenler için büyük tehlike arz ediyor…
Sayın Erbil ARKIN, nihayet bir memleket sevdalısı iş adamı çıkıp da Girne konusunda bir yazıyı kaleme aldı ya tebrik ederiz. Özellikle tabela yoğunluğu tam bir rezalete dönüştü. Belediyeler para kazanacak diye Girne’nin iklimi değiştirdiler.
Sayın Gökhan ALTINER, puro ve klasik araba merakınızdan sonra şimdi de son hobinizin evde ekmek yapmak olduğunu öğrendik. Bu işe ticarete dökerseniz hiç şaşırmayacağız. Bakalım sırada hangi projeniz var…